Yetişkinlerin Yalan Hayatı | Elena Ferrante

Yetişkinlerin Yalan Hayatı / La Vita Bugiarda Degli Adulti / The Lying Life of Adults / Elena Ferrante

Çeviri: #ErenYücesanCendey

Okunma Zamanı: 01 – 08 Kasım 2020

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Yetişkinlerin Yalan Hayatı, okuduğum ilk Elena Ferrante kitabı. Napoli Dörtlemesi’ni almıştım ama neye niyet neye kısmet oldu biraz. Bence güzel oldu tanışma. Devamı gelir mi? Yani yazarı okur muyum? Okurum.

Yer: Napoli / Ferrante okurları için sürpriz değil elbette. Çok detaylı hatırlayamasam da, bir İtalya gezisinde Napoli’den bana kalan simge, Beyoğlu’nun arka sokaklarına benzemesiydi, asılmış çamaşırlarıyla…

Kızımız Giovanna’nın entelektüel bir anne-babası var. Baba, Napoli’nin varoşundan okuyarak kurtulmuş. Ancak kızkardeş yani kızın halası Vittoria için aynı şey sözkonusu değil. Biraz da çirkin.

“Oğlan dayıya kız halaya” çeker sözünden hareketle, kızımız, hiç görmediği halasına benzediğini duyuyor. Merak ediyor.

Kurgu akarken ve her şey yolunda gibi görünürken, “…eski bir dostluk içinde yaşanan çürüme” farklı vesilelerle ortaya çıkıyor. Birinin şahidi kızımız Giovanna.

Olayları onun gözünden okuyoruz. 12 yaşından 16 yaşına kadar geçen sürede neler olduğunu okuyacak olanlara bırakıyorum efendim.

Gayet akıcı, standart bir kurgu gibi görünse de ben en çok sinematografik oluşunu sevdim. Detaylar, olaylar capcanlı anlatılmıştı. Dolayısıyla film izler gibi okudum. Bu nedenle çeviri emeği için Eren Yücesan Cendey’e teşekkür ederim.

Bilmişlik taslamak gibi olmasın ama buna bir “bildungs roman”denir mi? Yani karakterin olgunlaşmasının seyri olan roman. Neden olmasın. Sadece anlatıcı ergenimiz değil başka kişilerde de gelişim oldu.

Bir başka tespitim ise kurguda “kişi olmayan bir kişi” de vardı. Bir nesne. O nesne “yetişkinlerin yalan hayatı”nın gerçek simgesiydi bana göre ve tıpkı şekli gibi roman boyunca bir yerden bir yere gezdi ve duyguların da simgesi oldu; aşkın, nefretin, bağlılığın, yalanın; kimi yerde parladı kimi yerde parlamadı. Ve romanın sonunda şeklini tamamladı sanki. Onun ne olduğunu da okuyacak olanlara bırakıyorum.

Fakat birşeyi belirtmek isterim. Kitabı bitirdikten sonra, kitap eklerinden kesip kitabın içine koyduğum dört farklı değerlendirme yazısını okudum ve gördüm ki sadece Elçin Poyrazlar’a ait yazıda bahsedilmiş benim “kişi olmayan kişi” diye bahsettiğim nesne. Teşekkür ediyorum kendisine.

Sevgili Okurlar; çocuklar nasihati sevmez, davranışları örnek alır.
Yalanlar, yalanlar; yetişkinler yasaklar ama ne çok söylerler.” ( s.158 ) cümlesinden yola çıkarsak, yıllarca kendisine yalan söylendiğini öğrenen bir kız çocuğu var karşımızda her şeyiyle; ergenliği, cinselliği keşfi, isyanı, çocukluk arkadaşları, halası, ilk aşkı derken, başka yalanları da keşfedince, yetişkin olma yolunda o da yalana sarılacak mı? Dönüşümünü tetikleyen kim? Bunların cevabı okumayı düşünenlere kalsın isterim.

Yeni bir yazarı heybeme katmış olmaktan memnunum. Sıkılmadan, merak ederek okudum. Özellikle yarısından sonra daha ilgi çekici olduğunu da belirtmeliyim. Merak eden okurların ilgisine sunuyor, sevgimle iletiyorum. Sağlık, huzur ve kitaplar hep sizinle olsun.

Alıntı:

O ifade – gözü görmez olmak – zihnimden silinmek bilmiyordu. Her şey düzenli gibidir; günaydın, yakında görüşürüz, buyurun, içmek için ne sunayım size, sesi biraz kısabilir misiniz lütfen, teşekkür ederim, rica ederim. Ama bir anda inebilecek kara bir perde vardı. Bu beklenmedik bir körlüktü, artık arada boşluk kalmıyordu, gidip çarpıyordun. Bu sadece bazı kişilere mi oluyordu yoksa belli kişiler mi belli bir düzeyi aşınca görmez oluyorlardı? İnsan her şeyi net olarak gördüğünde mi daha gerçekti yoksa en sağlam ve yoğun duygular – nefret, aşk – gözünü kör ettiğinde mi?” ( s.269 – 270 )

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s