SAATLER / GEYİKLER | LÂLE MÜLDÜR

Saatler / Geyikler | Lâle Müldür ( d.1956 )

Okunma Zamanı: 11 – 14 Mart 2023

Şiir | 4.baskı – Ekim 2017 |
Yapı Kredi Yayınları | 153 sf.

maksadım güzel söz söylemekten / ibarettir.
( s.89)

diyor Lâle Müldür KUĞU AÇILIŞI şiirinde. Okuduğum diğer şiir kitaplarına nazaran daha çok sevdim bu kitabını. Neden, diye sordum kendime. Bir noktaya kadar, kavrayabileceğim bir ritme sahip olduğunu farkettim. Sistemli tekrarlar, masalsı ifadeler, zihnimde canlandırabileceğim imgeler vb.

böylece 400 vuruşlu bir altın
darbe ile bu kitabın Rilke’
nin alıntısına dayanan kurgu-
sunu daha da sağlamlaştırı-
yorum ve
ŞAH VE MAT
diyorum, uzakgörüşlü okur, ” ( s.88)

Rainer Maria Rilke’nin,

Birbirine yüzlerce yeni ad
vereceklerdir ve hepsini yeniden
alacaklardır birbirlerinden, yavaşça,
küpe çıkarır gibi.

alıntısından çıkan kurgunun vardığı yer Şeyh Galip; hatta fizik, metafizik ve kuantum…

O, bölünmeyen sürekliliğin bir parçasıdır ve gözle gördüğümüz her şeyde karşımıza çıkan bütünselliğin dışavurumudur. Nesneler, varlıklarını ve doğalarını karşılıklı bağlılıklarına borçludurlar. Kendi başlarına durduklarında ise hiçbir şey değildirler” demiş SONSÖZ bölümünde ( s.152)

Nevi şahsına münhasır bir şair olarak Lâle Müldür’ün saatler / geyikler kitabı SONSÖZ dahil beş bölümden oluşuyor.

Uzakgörüşlü okur” a çokça seslenmiş Müldür, bu kitaptaki şiirlerinde. O okur, ben miyim?, pek emin olamasam da, diğer şiir kitaplarına nazaran daha bir içim ısındı saatler / geyikler‘e!

hayır elbette saatleri, geyikleri
anlatıyor bu kitap. insan ilişkilerinden
bahseden bir kitap başka neyi
anlatabilir ki? bizim uslanmaz ruhlarımız
hiç kumrulaşabilir mi?
(…)
hayır elbette senin beni aradığın
saatleri anlatmıyor bu kitap.
aramadığım onca saatin dehşetini
anlatıyor ancak. ve çocuk gibi olmadığım,
fazlasıyla realist olduğum için tek bir
saate doğru ilerliyor: geyiklerin kavga
edip, boynuzlarını açamayarak öleceği
saate. bu bir kehanet değil, uzak görüşlü
okurum benim!” ( s.66 )

Bir mısrasında,

kalbin ilmini yap!” buyuran, bir başka mısrasında,

400 vuruşlu darbeden kasıt, /
Kalp ülkesine sefer etmektir çünkü

diyen şairi tanımak isterseniz, bendeniz sevgimle iletmiş olayım.

Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

seninle biz hiç kavga etmeyelim / çünkü geyikler kavga ettiğinde/ boynuzları birbirine dolanır ve / ölürlermiş.” ( s.58 )

Kuzey Defterleri | Lâle Müldür

Kuzey Defterleri | Lâle Müldür ( d.1956 )

Okunma Zamanı: 01 – 10 Mart 2023

Şiir | 1. Baskı – Ocak 2017 |

Yapı Kredi Yayınları | 135 sf.

…sonra yüzümüzdeki savaş boyalarını çıkardık ve / konuştuk iki uygar insan gibi… bana som kayaları… / dar boğazları… kendi iç geçitlerini gösterdi…” ( s.123)

gizler sembollerin diliyle verilir ve bu sırlar
yanlızca metaforlardır belki ama metafor ya da değil
sonuç, göremeyen gözler için daima ölümcül olur.” ( s.44)

diyor şair ve yazar Lâle Müldür, Gotik Bir Masal: Hermetik Haç Yolları ana başlıklı şiirinde…

Eyvah ki eyvah, dedim kendi kendime. Kolay lokma olmadığını bile bile okumaya devam ediyorum Lâle Müldür okumalarıma. Bi’ nevi gönüllü edebiyat tokadı yemek benimkisi.

Birikimine hayal gücünü de katarak, kimi yerlerde okuyanı ters yüz eden bir şair kendisi.
Kuzey Defterleri için bir tanımlama yapsam, şöyle derim: düzyazı şiir.

Örneğin,


20.yüzyılda bir tanrıça ile /
karşılaşmak nasıl olurdu? / kuzeyliler işte böyle bakıyor / mutluluğa.” ( s.53)

mısraları, bir izlenimi anlatıyor. Buna benzer mısralarda güncel izlenimler de dillendirmiş, sanat, coğrafya, sanatçılar, kimi yerlerde – belki – rüyalar vb. Hâl böyle olunca bocalamak kaçınılmaz oluyor elbette. Ama ne gam! Kabım kadarını alıp yoluma devam ettim. Çok sevdiğim mısralar elbette ki oldu.

Yazım şekli, noktalama işaretlerinin kullanımı, noktadan sonra – özel isim değilse – küçük harf kullanımı Leylâ Erbil’i anımsattı doğrusu.

Haddimi bilip burada durayım ve dahasını şiir tekniğini bilenlere bırakayım.

Kuzeyde Bir Pencere başlıklı şiirden bir bölümle yazıma son vereyim…

artık tüm düşler öldü
terketmeli kentleri
çünkü dilimizi orada, kentlerde
yitirmedik mi? birbirimizin dilini
anlamak… daha önce bütün
kavmlerin tek dili vardı. bütün
dünyanın dili Babil kurulurken
karıştı ve insanlar şehri inşa
etmeyi bırakıp bütün yeryüzüne
dağıldılar” ( s.21)

Sevgimle ilettim. Sağlık, huzur ve kitaplar hep sizinle olsun 🙏🌸

Gel Hayattan Konuşalım | Filiz Aygündüz | Dr. Alper Hasanoğlu

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

📌Öncelikle 06 Şubat 2023 tarihinde; Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Hatay, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Osmaniye, Kilis illerimizde yaşanan depremlerde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara şifa ve geride kalanlara ise dayanma gücü diliyorum. Sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyenlerin ise en kısa sürede hakettiği cezayı almalarını temenni ediyorum… Hepimizin başı sağ olsun! 🙏🌸

Gel Hayattan Konuşalım | Filiz Aygündüz | Dr. Alper Hasanoğlu

Okunma Zamanı: 28 Ocak – 27 Şubat 2023

Psikoloji | 1. baskı – Eylül 2020 |
Doğan Kitap | 176 sf.

Bir aydır okuyorum bu kitabı.
Çok mu detaylı? Hayır.
Çok mu ağır? Hayır.
Çok mu etkili? Benim için, EVET.

Psikiyatr Dr.Alper Hasanoğlu ile yayın dünyasından ( Milliyet Sanat Dergisi) ve romanlarından tanıdığımız Filiz Aygündüz’ün nehir söyleşisi kitap olmuş. Pekçok (aşk, kimlik, varoluş, ilişki, ölüm, yas, mutluluk, evlilik, anlam, kaygı vb.) konuya değiniyorlar. Konu başlıkları sizi korkutmasın, çünkü ağır bir sohbet değil. Bakış açısı oluşturmak, ne bileyim hani deriz ya, “aa hiç böyle düşünmemiştim” diye, bazen böyle derken buldum kendimi.

Kitap, Engin Geçtan’a adanmış. Alper Hasanoğlu’nun yazdığı Önsöz‘de, Engin Geçtan ile arasında geçen diyaloğu okuyabilirsiniz.

Her iki yazarın emeğine teşekkür ediyorum. İçinden geçtiğimiz bu zor günlerde yoldaşım oldu Gel Hayattan Konuşalım.

Kurgu okumaya sabrım yok bu ara, ancak zihnimi de birşeye odaklamam gerek çünkü diğer türlü daha fazla boğuluyorum. Herkesin kendi ruhundaki fırtınalarla başetme şekli farklı.

Filiz Aygündüz adını taşıyan kitaplarım tamamlandı. Alper Hasanoğlu üslubunu ise bu kitapla tanıdım. Sırada diğer kitapları var.
Öncelik, Hayat ve Diğer Hastalıklar kitabının!

Kitabın son cümlesi,

Bazı kapıları zorlamak gerekir hayatta.” ( s.176 )

Ne kadar doğru!

İlgi duyan herkese içtenlikle öneririm.

Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Yas nevi şahsına münhasır bir acı.” ( s.27 )

📚NE OKUDUM – OCAK 2023

📚🌸NE OKUDUM | OCAK 2023📚🌸

🌳Kadınesk | Lâle Müldür | YKY | Ercan Arslan’ın Resimlerine yazılmış şiirler

🌳Leonardo | Lâle Müldür | Karakarga Yayınları |
Benoît Hamet’in çizimlerine yazılmış şiirler

🌳Nova Roma’da Gece Güneşi | Lâle Müldür |
YKY | Anlatı

🌳1 GB Adalet | Dilge Güney | Tudem Yayınları |
Çocuk ve Gençlik Edebiyatı | Roman

🌳Geride Kalanlar | Sevda Orhan | Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı Yayınları | Öykü

🌳BULUŞMALAR – Zamanlar, Kentler, Kitaplar |
Çiğdem Ülker | Remzi Kitabevi | Deneme

🌳Gel Hayattan Konuşalım | Filiz Aygündüz – Dr. Alper Hasanoğlu | Doğan Kitap | Psikoloji [Şubat ayında da devam edecek olan okumam]

📚”Zamanın o ölümcül duvarını sadece kelimelerimiz aşabiliyor. Sadece kelimelerimiz sonsuza dek kalıyor. Sözle, şiirle edebiyatla geçiyoruz zamanın zorlu duvarından…
[ s.16 – BULUŞMALAR ]

📚”Büyümek, özlediğimiz ve hasretini çektiğimiz şeylerin birikmesidir aynı zamanda.
[ s.29 – Gel Hayattan Konuşalım]

Sevgimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Kadınesk | Lâle Müldür

Kadınesk | Lâle Müldür ( d.1956 )

Okunma Zamanı: 26 – 27 Ocak 2023

ERCAN ARSLAN resimlerine yazılmış şiirler |

1.baskı – Ekim 2022 | Yapı Kredi Yayınları |80 sf.

Destur ya, yok mu bizi, hepimizi koruyacak olan / o Yitik Ülke Güneşi?” ( s.73 )

Benoît Hamet’in kara çizimlerinden sonra Berlin’de yaşayan ressam Ercan Arslan’ın resimleri için şiirler yazmış Lâle Müldür. Kitabın girişinde verilen bilgiye göre, ikisini bir araya getiren ise Osman Kavala imiş.

Ercan Arslan’ın resimlerinde renk var ama netlikten uzak. Siluet gibiler. Ressamın biyografisinde, resimlerinin özelliği şu şekilde açıklanmış:

Zaman zaman içine kapanık, belki karamsar ama olabildiğince coşkulu, dışa-vurumcu, kendine özgü renk cümbüşü Arslan’ın resimlerinde belirleyici unsur olmuştur.

Hâl böyle olunca, iki “kendine özgü” sanatçı bir araya gelmiş sanki. Hatta, Lâle Müldür’ün:

mutsuz bilinç benim dile gelmez hapishanem midir” ( s.75) mısrasını referans alırsam, karamsarlıkta da eş olmuşlar gibi.

Acaba bu şiirleri Müldür mü yazmış, yoksa daha kitabın girişinde adını andığı Yıldızella mı?

Kadınesk‘ten önce okuduğum kitapları ; Nova Roma’da Gece Güneşi ( Anlatı) ve Leonardo‘da ( resimli şiir) olduğu gibi nev-i şahsına münhasır bir dili var Lâle Müldür’ün. Sanatının özelliğini ve söylem şeklini, bu işin uzmanlarına bırakmak durumundayım. Metaforları yakalamada mahir olamadığım için, mısralara yabancı kalıyorum. Bu, benim okur yorumum.
Elbette ki bir sanatçı, yazdıkları ve yaptıkları ile herkesi memnun etmek zorunda değildir. Çünkü kendi sanatını ve sanat evrenini özgürce oluşturmalıdır. Doğrusu budur çünkü. Yine geldim aynı beylik ikileme: sanat, sanat için mi, sanat, halk için mi? Kim için olursa olsun, yeter ki sanatçılarımız özgürce üretebilsin efendim! Neticede, anlayanlar, anla(ya)mayanlara anlatır! Değil mi ama!

Kitaplığımda Lale Müldür’e ait: Saatler/ Geyikler ve Kuzey Defterleri kitapları var daha önceden alınmış. Bizansiyya adlı romanı yoktu, merak ettiğim için onu da aldım.

“Hem anlamakta zorlanıyor hem de okumakta ısrar ediyor” diye düşünebilirsiniz ! Çok haklısınız, ancak serde Oğlak burcu olmanın verdiği inatçılık / kararlılık var, hep ondan bu didişmeler!

Sevgimle ilettim… Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Alıntılar:

🎨”Bütün bu gerçeklikdışı gerçekçiliğin karıştığı yerde / kapalı bir ay doğuyordu / bizimkisizliğe /
elementlere doğru / Ateş Hava Su ve Toprak diyordum ben / Son kalmış soluk soluğumla / evrendeki tüm elementlere doğru” ( s.17 )

🎨”yeşil/ turkuaz bir hapishanede / narsistik temalara boğulmuş kadın. / cinsel güdülerle yıkıcı güdüler arasındaki çelişki / insan faydasız bir ihtirastır yani.” ( s.45)

🎨”pagan alçaklıklardan şaman yükseltilere doğru” ( s.63)

🎨”kaçın kurtarın kendinizi bu dünyadan” ( s.67)

LEONARDO | Lâle Müldür

LEONARDO | Lale Müldür ( d.1956 )

İllüstrasyonlar: Benoît Hamet

Okunma Zamanı: 25 Ocak 2023

Çizimlere yazılmış şiirler | 1.baskı – Kasım 2018

Karakarga Yayınları | 76 sf.

LEONARDO kitabının temel malzemesi Benoît Hamet’in kara çizimleri. Lâle Müldür, kendi tarzıyla bu çizimlere sesini vermiş. Ona hissettirdiklerini ya da çizimde gördüklerini Lâle Müldürce şiir formunda yorumlamış.
Özsöz’deki bilgiye göre; Leonardo ve Eva, Adem ve Havva’nın dönüşmüş hali ve “imkânsız bir aşk hikayesi“.

Nova Roma’da Gece Güneşi kitabını okurken zihnime takılıp kalan “neden hep gece, hep melankoli” sorusu burada da karşımdaydı. Çizimler, onun has malzemesi olmuş gerçekten.
Bu kitabın çıkış tarihi 2018. Lâle Müldür 2019 yılında verdiği bir röportajda şöyle demiş:

İlk defa huzuru, gerçek huzuru buldum. Geçirmiş olduğum beyin kanamasından sonra oldu bu huzur dolu günlerim. Canım ne zaman yazmak istese yazıyorum artık. Öldüm ve yeniden dirildim biliyorsun değil mi? Artık depresif bir Lâle de yok, o sebeple dilediğim zaman dilediğimi yazıyorum. Ne zaman istersem yani. İyiyim, çok iyiyim.

Depresif olmayan Lâle Müldür eserlerini gerçekten merak ediyorum!

“Camdan düşen ilk taştın sen, bacağa sürülen ilk yara kremi…” ( s.37 )

Şiirlerden alıntı vermeyeceğim çünkü her biri çizimlerle bağlantılı; fakat Ahmet Ergenç’in yazdığı Önsöz’den bir paragraf paylaşmak istiyorum.

Lâle Müldür’ün melankolinin kara güneşine olan ilgisi, aslında cennetsi mutluluğun parlayan gün ışığında değil, gece karanlığında, güzel gündüz ezgilerinde değil, gece müziğinde, Vivaldi’nin hafif ve ahmak mutluluğunda değil, Chopin’in kasvetli noktürnlerinde ya da en azından Beethoven’ın Ay Işığı Sonatı’nda yattığına işaret ediyor. LEONARDO ve Eva’nın gün ışığındaki sahnelerinden sonra sahnenin kararması, güneş ışınlarının yerini, belki de ay ışığında parlayan, bıçağın parıltısının alması, bir felaket önsezisinin bir mutluluk beklentisinin yerini alması… Lâle Müldür burada, diğer birçok şeyin yanı sıra, şu soruyu akla getiriyor: Felakete hazır olmadan aşk denilen feci mutluluk yaşanabilir mi acaba?
( s.6)

Yukarıda bahsi geçen “aşk hikayesi”ni pek hissedemedim. Çizimlerden sebep “kara sevda” ya da “insanlığın kara bahtı” şeklinde tanımlarım doğrusu. Şiirlerden alıntı vermeyeceğim dedim ama tam yeri geldi, o mısra ile bitireyim yazımı:

İyiler yok olmuş gibi; kötülerse birbirinin peşinde…” ( s.16 )

Ancak ilgi duyanlara önerebileceğim bir kitap LEONARDO…

Okudum ve sevgimle ilettim.
Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

İllüstrasyon: Benoît Hamet

Nova Roma’da Gece Güneşi | Lâle Müldür

Nova Roma’da Gece Güneşi | Lâle Müldür

Okunma Zamanı: 21 – 23 Ocak 2023

Anlatı | 1.baskı – Ocak 2023 |

Yapı Kredi Yayınları | 61 sf.

Kitabı bitidirdiğimden beri zihnimde dönüp duruyor,

Suya akseden yıldız gibi yüksek ve alçak gönüllü ol.” ( s.61 ) mısrası. Çok sevdim!

Henüz Lâle Müldür şiirlerine el atmamış bir okurum. Bu ‘anlatı’ kitabı bir nebze de olsa fikir edinme vesilesi olur, diye düşünmüştüm. Kuşkusuz öyle de oldu; zekâsına hayran oldum.
Lâkin ciddi bir metin çarpmasından muzdaribim. Hissettiklerime koyduğum tanı bu, metin çarpması! Usul usul giderken farklı bir dala sıçrıyoruz okurken.
Müldür’ün “Gece Güneşi“ne çarptım, uf oldum, diyorum.

Neyi yazabilirim ki ben şu anda, / Her şeyi yazmak intihara dönüşmüşken?” ( s.26)

Anlatı, Lale Müldürce yazılmış. En doğru tanım için Arka Kapak metninden yardım alayım:

Lâle Müldür, felsefe – müzik – şiir sacayağına oturan bir yaşam kesitini büyülü dilin aleviyle ısıtıyor.

Hem nasıl ısındı beynim, sormayın. “… poetik ve çılgın bir özkurmaca” ifadesinden yola çıkarak farklı bir “Anlatı” okuyacağımız anlaşılıyor. Bencileyin okur, almam gereken mesajı aldım.
Bir fikrim oldu. “Lâle Müldür 101” dersi olarak tanımlıyorum Nova Roma’da Gece Güneşi kitabını…

Lâle Müldür kalemiyle tanışmak isterseniz, Nova Roma’da Gece Güneşi sizi bekliyor.

Sevgimle ve merakımla ilettim.

ALINTILAR:

“… kuşların martı ve karga olarak edebiyatta iki şekilde işlendiğini düşündüğümü ve martıları tutarak kargayı hiç sevmediğimi hatırladım ne yazık ki.” ( s.16 – 17 )

Sanatı zevk ve tatmin kapsamında değerlendirmek, onu bir “beğeni meselesine” indirgeyecektir.” ( s.19)

Ölümün üzerindeki metafizik acı, psikanalizin kendisi gibi orta sınıf bir entelektüel süstür.“( s.40)

Belki de Türkiye tüm hayatı taşıyan cereyan, yani tüm zıtlıkların birleştiği bir akımdı.” ( s.58)

Notum: ⬇️

1 GB ADALET | Dilge Güney

1 GB ADALET | DİLGE GÜNEY ( d.1980 )

Okunma Zamanı: 18 – 19 Ocak 2023

Roman | Çocuk ve Gençlik Edebiyatı |

Tudem Yayınları | 1.Baskı – Eylül 2022 | 142 sf.

Sınıf / Yaş: 6. Sınıf ( 11 – 12 yaş )
7. Sınıf (12 – 13 yaş )
8. Sınıf ( 13 – 14 yaş)

Temalar: Adalet, Bilim ve Teknoloji, Büyüme ve Olgunlaşma, Etik Değerler, Mücadele

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Suç ve Çocuk kelimelerinin yan yana gelmesi ne kadar acıdır. Dilge Güney hukukçu bir yazar. Hem toplumun adalet sistemine içerden bakmış hem de yapay zekayı da işin içine katarak geleceğe referans vermiş.

Romanın robot kahramanı Meto, DeepLoop adlı sosyal medyanın kahramanıdır. İnsan kahramanı Ethem ise babasını erken yaşta kaybetmiş, okula bile gidememiş, üvey babası yüzünden apartman boşluğunda yaşamaktadır. Meto, şehrin sosyal durumu iyi ve güvenli sayılan “Yeşil” bölgesinde; Ethem ise suç oranı yüksek “Turuncu” bölgesinde yaşamaktadır. Her ikisi de bir bisiklet hırsızlığının şüphelisi olarak yargılanmaktadır. Vee Meto suçlu bulunup hapse gönderilir. Yok, her şeyi yazmadım! Bundan sonrası okuyacak olanlara kalsın. Bence yetişkinler de okumalı. Oldukça düşündürücü bir kurgusu var.

Buraya gelen çocukların daha iyi insanlar olmaları için neler yapılıyor?” ( s.53)
diye soran Meto nelere şahit oldu da bu soruyu sormak zorunda kaldı?

Robotlara duygu yüklemesinin yapılıp yapılamayacağının tartışıldığı günümüzde, robot Meto’yu “merhametli” bulan çocuk mahkûm Yakut’un soruları var Meto’ya, çünkü çok şaşırdı. Haydi kulak misafiri olalım:

Yakut: Robot olmak nasıl bir şey?

Meto: Sorunu anlayamadım.

Yakut: Yani… senin kalbin yok ya hani. Nasıl böyle iyi olabiliyorsun?

Meto: Aslında ben, yazılımımda ne varsa onu yapıyorum.

Yakut: Alınyazısı gibi mi? Annem, ‘herkes alnında yazanı yaşar’ der. ( s.104 )

Severek ve ilgiyle okudum. Geleceğe hazırlıklı olmak kadar, bugünü de – herkes için – iyi şartlarda yaşanır kılmak gibi bir sorumluluğumuz olduğunu çok güzel vermiş Dilge Güney. Kendisini kutluyorum.

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Karanlık oldu mu düşer bütün maskeler; unutulur hak, hukuk, düzen.” ( s.108 )

BULUŞMALAR | ÇİĞDEM ÜLKER

BULUŞMALAR | Zamanlar, Kentler, Kitaplar | Çiğdem Ülker

Okunma Zamanı: 04 – 14 Ocak 2023

Deneme | 1. Baskı – Aralık 2021 |

Remzi Kitabevi | 222 sf.

Oysaki hayat kısa yazı uzun, zaman dar, söz sonsuz. Kentler sınırlı, kitaplar sonsuz ” ( s.9)

Sunuş hariç 40 başlıktan oluşmuş BULUŞMALAR. Amiyane tabirle, çoğunun içine düştüm okurken! BA – YIL – DIM!💝📚

Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki’ndeki yazılarını da ilgiyle okuduğum Çiğdem Ülker gezdiği kimi ülkeleri, kentleri kâh tarihi ve sosyolojik yapısıyla kâh alâmetifarikası olan yazarları ve eserleriyle kaleme almış. Öyle güzel ve akıcı yazmış ki elinizden bırakmayı canınız hiiiç istemiyor! Gerçekten bir başucu kitabı olmuş BULUŞMALAR.


İster bir bölüm okuyup ara ara devam edin, ister araya başka kitap almayın! Ben ikincisini yaptım ve 10 gündür yapıştık birbirimize! Kimi bölümlerini, üşenmeyip not aldım. Ayrıca bahsi geçen eserleri de not ettim. Epeycesini henüz okumadığımı, kimi kitapları da ilk kez farkettim.

Edebiyat bir örtük anlamlar dilidir, sayfalar boyunca akıp giden hikâyenin neresi gerçek; neresi hayal, hangisi kurgu, hangisi rüya; kolay ayırt edemeyiz. Anlatılan, gerçek midir metafor mu, olayın ne kadarı kurmacadır bilemeyiz ama pek de önemli değildir bu. Kapağı çevirince artık başka bir boyutun gerçeği açılır, romanın zamanı başlar.” ( s.93)

Ne güzel ifade etmiş değil mi?! Tam da böyle yapıyorum okurken! Bırakıyorum kendimi, alıp götürsün metin beni!!

Çiğdem Ülker’in emeğine yürekten teşekkür ediyorum💝 İyi ki yazmış ve yazmaya devam ediyor, ne mutlu ki!🙏

Hangi kitaplardan, hangi ülkelerden, hangi yazarlardan bahsetmiş, hiç adlarını anmadın, diye kızacak olursanız, inanın sizin iyiliğiniz için örnek bile vermek istemedim! Çünkü o güzel keyif size kalsın istiyorum! Haydi, sayfa sayfa güzel yolculuklar!

Sevgimle ve şevkimle ilettim! Bendeniz pek bir coşkuyla okudum, umarım başkaca okurlar da bu güzel kitaptan nasiplenir!
“Hediye Edebileceğim Kitaplar ” listeme ekledim, hatta bir kişiye hediye ettim bile😊

Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

📚”Zamanın o ölümcül duvarını sadece kelimelerimiz aşabiliyor. Sadece kelimelerimiz sonsuza dek kalıyor. Sözle, şiirle, edebiyatla geçiyoruz zamanın zorlu duvarından…” ( s.16)

📚”Edebiyat, insanı tarihsel arka plan içinde değerlendirmeye çalışır. Tarih ise çoğu zaman politikanın arka bahçesi, oyun alanıdır çünkü propagandaya, algı yaratmaya, slogana uygun malzemeye sahiptir. Edebiyatçının tarihi ve tarihsel kişilikleri yorumlayışı, muktedirlerin övgüsüne de yergisine de hışmına da açık. Belki de bu yüzden edebiyat, çoğu zaman sözünü bir perdenin arkasına saklayarak, gerçeği deforme ederek söylüyor.” ( s.97)

📚”Yazar, pek az insanın sahip olduğu bir hevesle kaleme kâğıda sarılır. Hem kendi ömrünü hem başkalarının hikâyelerini karşı konulamaz bir tutkuyla somutlaştırır. Bir tablete kazır, papirüse yazar, kitaba döker. Zapt eder zamanı.
Boşuna harcayıp durduğumuz bedelsiz armağanımızdır zaman. Ömür dediğimiz zaman… Ancak yazarın kaleminde “bir hayat” olur. Yazarın zamana attığı çentik orada hep kalır. Geçmiş, eğer yazılmışsa yarına bıraktığımız bir hazine olur.” ( s.161)

Geride Kalanlar | Sevda Orhan

Geride Kalanlar | Sevda Orhan (d.1948)

Okunma Zamanı: 01 – 02 Ocak 2023

Öykü | 1.baskı – Kasım 2022 | 127 sf.

Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı Yayınları |

2023 yılının ilk okuması, Geride Kalanlar. 20 öyküden müteşekkil. Ne anlatıyor derseniz, ipucu yayınevinin adında saklı derim.

Nice canları kaybettiğimiz ve Sevda Orhan’ın tabiriyle “ömürlerini kazıyorlar yerin altında…” dediği madenciler ve onların yaşamları var bu öykülerde. Eşleri, çocukları, anaları, sevdalıları… Hepsi de kadın duyarlılığı ile ve kimi de çocukların gözünden anlatılmış. Yüreğinden kaleme, kalemden kağıda ulaşmış. Bu kayıplar ve o zor yaşam koşulları tüm ülkemizin hassas noktası.

Kendisi de madenci bir babanın kızı olarak aslında tam da bam telinden yakalıyor insanı.
Edebiyat öğretmeni olan Sevda Orhan, bir süre İstanbul’da görev yapmış olsa da ömrünün çoğunda halen yaşamakta olduğu Zonguldak var. Dolayısıyle “içerden” referanslar var öykülerde! “İçerden” derken çift mânâlı söyledim sayın; hem yüreğinden hem de Zonguldak’ın kendisinden.

Ben düş gücüne karşı değilim, ama insanlar düşlerini tanıdığı sözcüklerle anlatmalı.” (s.1)

diyor kitabın ilk öyküsü 263‘te! Dediğini de yapmış takip eden on dokuz öykü boyunca.
Yazım tekniklerini bilemiyorum Sevgili Kitap Dostları… İster öykü ister roman, ister şiir ya da başka bir tür olsun, benim bir kitapta aradığım ve sevdiğim şu dur: Zihnime ve / veya yüreğime dokunuyor mu? Bu öyküler yüreğime dokundu…

“Ben, olmayan, insanı kuşatmayan hiçbir şeye gönül vermedim. Ama özlemlerle tutuştum.” ( s.65)

cümlesinden yola çıkarak, yirmi öykü boyunca maksadın hâsıl olduğuna şahitlik ettim.
Severek, üzülerek, yıllar içinde hiç değişmeyen pekçok şeye kızarak, velhasıl her türlü duyguyu hissederek okudum Geride Kalanlar‘ı…

Öykü sevenlere sevgimle ve şevkimle iletiyorum.

Şimdiii, buraya kadar üçüncü tekil şahıs olarak bahsettim “abla” dediğim, yazsa keşke dediğim Sevda Orhan’dan… Kendisinin de ve eşi Ahmet Abi’nin yaşadıklarını da kendilerinden dinlemiştim. Evlendikten sonra eşim vasıtasıyla tanıdım bu özel çifti. Ahmet Abi de öğretmenmiş. 68 olayları sebebiyle kendisine yapılan haksızlıklara tahammül edemeyip Hukuk Fakültesi sınavlarına girmiş, kazanmış, bitirmiş ve avukat olmuş! Ben kendisini avukat olarak tanıdım, hikayeyi sonradan öğrendim.
Demem o ki – bence – yazacak çoook şeyler var!
Kimbilir belki birgün onlar da kağıtla buluşur!

Alıntı:

Hayat ölümden çıkan bir şeydir. Buğdayın bitmesi için tohumun çürümesi gerekir. Oysa insanın ilerlemesi, acı vermeyi önleyerek acıyı arındırmaktır. Geride kalan bu kadınlar, yere düşmemek için birbirlerine sarılıyorlar, çocuklarına sarılıyorlar… Yere düşmek de ne? Karanlık kör kuyularda, kimsesiz yitip giden adamlarının arkasından tutunacak dal arıyorlar. Bazen birisi çocuk oluyor, biraz sığınıyor diğerinin kollarına. Dayıyor ötekinin göğsüne başını.
( s.123 – 124 )

Dünyanın her yerinde böyle midir? Sevgiyi kendilerine dert mi ederler yoksa sevgiyi sevgi gibi mi saklarlar. Pamuklara mı sararlar, içlerine mi gömerler, yüreklerinin baş köşesine mi oturturlar. Yaparlarsa bunu nasıl yaparlar…” ( s.38)