GÜZELİ KURTARMAK | Byung-Chul Han

GÜZELİ KURTARMAK | DIE ERRETTUNG DES SCHÖNEN | BYUNG-CHUL HAN ( d.1959 )

Çeviri: KADİR FİLİZ
[ Bu eserin çevirisi Goethe Enstitüsü’nün katkılarıyla yapılmıştır.]

Okunma Zamanı: 03 – 04 Haziran 2023

Sanat | 4.baskı – 2022 | İnsan Yayınları | 87 sf.

Sanat eseri şok edicidir. İzleyiciyi toslatır. Pürüzsüz bambaşka bir yönelimselliğe sahiptir. İzleyiciye tutunur, ona bir Like (Beğen) yaptırır. Sadece beğendirir, altüst etmez.” (s.8)

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları!

Notlarıma göre, Güney Kore’li yazar Byung-Chul Han’a ait yaptığım ilk okuma Kasım / 2021 yılındaki Yeryüzüne Övgü. Kendi bahçesinden yola çıkarak yazdığı bir kitap. İlgiyle okuduğumu biliyorum çünkü diğer kitaplarını da almaya başlamıştım.

Güzeli Kurtarmak, okuduğum ikinci kitap oldu.
Bu kez odak noktası sanat. Gerçekten enteresan bir yazar. Metalürji mühendisliği okumuş ancak sonra Almanya’da Felsefe ve Teoloji eğitimi görmüş. Odaklandığı konular; felsefe, kültür teorisi, estetik, Budizm, medya teorileri.

Eserlerinde felsefi bir bakış açısıyla günümüz toplumuna derinlikli eleştiriler sunarak yaklaşmaktadır. Akademinin dışında da felsefi düşüncenin mümkün olduğunu ispatlayan ondan fazla dile çevrilen yirmiyi aşkın kitabı, tüm dünyada geniş okur kitleleri tarafından okunmaktadır.” denmiş yazarın künyesinde.
Ülkemiz de, yazarın ilgiyle okunduğu ülkelerden biri. Tüm kitaplarını okuyabilir miyim, bilmiyorum. En azından aldıklarımı okusam kendimi tebrik edeceğim doğrusu!

Sevgili Okurlar; Güzeli Kurtarmak kitabı da toplumsal bir eleştiri içeriyor. Byung-Chul Han, her şeyin “pürüzsüz” olarak sunulmasının tüketim toplumunun bir özelliği olduğunu vurgulamış. Cep telefonunun yüzeyindeki pürüsüzlükten yola çıkarak, başkaca örnekler veriyor. Bu örnekler tiyatroya, resime, yazarların yazdıkları metne kadar uzanıyor.

Günümüzde güzelin içinden her negatifliğin, her tür sarsılmanın ve yaranın alınmasıyla güzel pürüzsüzleştirilmiştir. Güzel olan ‘beni beğen’de tükenmiştir.” ( s.8) diyor örneğin.

Ya da,


Doğanın güzeli, ‘dijital güzelin’ zıddıdır.” ( s.27)

diyerek, estetik yapılmış bir yüzün cinselliği pazarladığını; sahne sanatlarında, izleyenin hayal gücüne olanak sağlayan erotizmin ortadan kaldırılarak pornografiye dönmesini doğru bulmuyor.

Resim sanatında ise; galeride, gözlerimiz tabloya bakıp geçmemize olanak sağlamamalı, tam tersi, ardındaki anlamı kavrayabilmemiz için zihnimizi duraklatmalı, diyor.

Yazarların ise, yazdıklarında metaforların olmasının önemli olduğunu vurguluyor.

Şöyle ki:

Yazarın görevi dünyayı metaforlaştırmaktır, yani şiirsel kılmaktır ( poetikleştirmedir). Şiirsel bakış şeyler arasında gizli ilişkileri keşfeder. Güzellik bir ilişki hadisesidir. Özel bir zamansallığı vardır. Dolayımsız hazdan kaçar çünkü bir şeyin güzelliği çok sonra başka bir şeyin ışığında bir hatıra olarak belirir. Güzellik, fosforluymuş gibi parıldayan tarihsel bir birikintidir. Güzellik bir gecikmedir, geç gelendir. Güzel bir anlık parlama değildir, gün batımındaki kızıllık gibi gün sonunda ortaya çıkan sakin bir aydınlıktır. Bu çekingenlik onun asaletindendir.” ( s.80 )

Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere, Chul Han da oldukça şiirsel ve tablo çizer gibi tanım yapmış! Çok etkilendim doğrusu💙

Düşüncelerini felsefe, sosyoloji ve edebiyattan örnekler vererek detaylandırmış Chul Han. Birkaç isim vermem gerekirse: Adorno, Walter Benjamin, Rilke, Proust, Goethe, Platon, Gadamer, Baudrillard, Kant, Heidegger, Nietzsche vb.

Tüm bu içerik 87 sayfada toplanmış. İlgiyle okumama rağmen, kimi zaman bazı bölümlerdeki paragrafları iki kez okumak zorunda kaldım. Lâkin bu serzenişimi şikâyet sanmayın lütfen. Yazarın da her bölümde ısrarla vurguladığı gibi, âmiyane tabirle, güzel olan şeyler emek ve zaman istiyor elbette!

Kitabın içeriği şu şekilde:

🌸Pürüzsüz
🌸Pürüzsüz Beden
🌸Pürüzsüzün Estetiği
🌸Dijital Güzel
🌸Örtmenin Estetiği
🌸Yaralanmanın Estetiği
🌸Felaketin Estetiği
🌸Güzel İdeali
🌸Hakikat Olarak Güzel
🌸Güzelin Politikası
🌸Pornografik Tiyatro
🌸Güzelde Durup Kalmak
🌸Hatıra Olarak Güzellik
🌸Güzelde Doğmak

Detaylandırılmış bunca içeriği çevirmek, okumaktan daha fazla dikkat gerektiriyor kuşkusuz. Çeviri emeği için Kadir Filiz’i tebrik ediyorum🏅

İlgi duyan okurlara sevgimle ve şevkimle iletiyorum! Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Şeyler gizli güzelliklerini, güzel kokulu özlerini sadece sonradan dolambaçlar aracılığıyla ortaya çıkarırlar. Uzun sürme ve yavaş olma güzelin yürüyüş tarzıdır.” ( s. 80)

Gençlerle Baş Başa | Mitoloji | İSMAİL GEZGİN

Yaşadığımız dünyadaki her şeyin geçmişten gelen uzun bir tarihi vardı ve hayatı daha iyi anlamak için bu geçmişi bilmemiz gerekiyordu.” ( s.96)

GENÇLERLE BAŞ BAŞA | MİTOLOJİ | İSMAİL GEZGİN ( d.1965 )

Okunma Zamanı: 01 – 02 Haziran 2023

Mitoloji | 1.baskı – Ağustos 2022

Yordam Kitap | 96 sf.

Arkeolog, yazar ve akademisyen İsmail Gezgin’in kaleme aldığı bu kitap “Gençlerle Baş Başa” diye seslense de her yaştan gence hitap ettiğini düşüyorum Sevgili Okurlar! Keyifle okudum! Tabii bir süre sonra unutma ihtimalim de yok değil. Ne gam! Cüssesi küçük, içeriği doyurucu, üslûbu akıcı ve derli toplu bir el kitabı olmuş doğrusu. Dönüp dönüp okuyabilirsiniz.

Kitabın alt başlığı, “Arkeoloji Müzesindeki Heykeller Ne Anlatır?

Gelecek hafta müze ziyaretine gideceğiz” diyen öğretmenine itiraz ediyor lise son sınıf öğrencisi Çağla. Öğretmeni ise “lütfen itirazlarını ziyaretten sonra yap çünkü biliyorum ki çok seveceksin.” ( s.7) diyor ona.

Müzede onları gezdirecek olan kişi, işini severek yapan arkeolog Zeynep; öğretmenin arkadaşı. Zeynep’in asıl ilgi alanının mitoloji olduğunu da bu vesile ile öğreniyoruz. İşini severek yapmanın ne kadar önemli olduğunu; kendine uygun bir meslek seçmenin yaşamı neşeli kıldığını da gençlere hatırlattı bu arada.

İnsanlar mitolojik öykülerle çevreledikleri bir dünyada yaşıyorlar.” ( s.9) diyerek anlatmaya başlayan arkeolog Zeynep ile müzeyi gezmeye başlıyorlar; tabii biz okurlar da onlarla beraber geziyoruz efendim!

Bu el kitabını keyifle okuyacağınıza ve ihtiyaç hissettiğinizde tekrar tekrar bakacağınıza inanıyorum. Genel bir fikir vermek adına içerik başlıklarını aşağıya yazdım.

🏛Arkeoloji Müzesi Ziyareti
🏛Aslan ve Koruma
🏛Nekropolis ve Ölüm
🏛Zeus ve Evrenin/Dünyanın Oluşumu
🏛Apollon ve Geleceği Bilmek
🏛Hermes, Ticaret ve Haberleşme
🏛Athena ve Savaş
🏛Aphrodite ve Aşk
🏛Hades ve Tartaros
🏛Poseidon ve Denizler
🏛Artemis ve Doğum
🏛Dionysos, Tiyatro ve Demokrasi
🏛Asklepios ve Sağlık
🏛Doğanın Cinleri ve Müzik
🏛Amazonlar ve Kadın Nefreti

Sevgimle ve şevkimle ilettim! Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

🏛” – Bütün bu mitlere herkes inanıyor muydu?


🏛”Elbette büyük çoğunluk inanıyordu. Çünkü insanın içine doğduğu toplumun inançları daha bebeklikten başlayarak bu tür mitoslarla, masal ve öykülerle bireylere aktarılır. Bu mitoslar insanların bilgisini oluşturarak aklını, düşünme ve yaşama biçimlerini derinden etkiler, onların zihinlerini kaplar. Başka bir gerçeklik olabileceğini düşünmezler bile. Bazı istisnalardan söz edebiliriz. Örneğin düşünürler, filozoflar, dünyanın ve insanın varlığının mitoslara göre daha akla yatan nedenleri üzerinde çok düşünce üretmiş ama tüm insanları etkilemeyi başaramamışlardı. Çünkü çoğunluk toplumun anlattığı bu fantastik mitler nedeniyle kendilerinden önce yaşamış insanların inançlarını, ahlâk ve kültürlerini sanki kendisinin düşüncesiymiş gibi benimseyiveriyordu. Mitosların bu eğitim sürecinde çok önemli bir rol üstlendiğini söyleyebilirim. Aslında düşününce bugün bile hangi bilgilerin bize ait olduğunu hangilerinin bu anlatı geleneği ve eğitimlerle bize aktarıldığını belirlemek gerçekten zordur. Toplumların genel eğilimi bu tür anlatılarla kendilerine yüklenen değerleri, gelenekleri ve yaşam biçimlerini özellikle de inançları sorgulamadan kabul etmek yönündedir.” ( s.29)

📚NE OKUDUM | MAYIS 2023

📚Ne Okudum | Mayıs 2023📚

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları!

Bu ay okuduğum dört kitaptan ilgi alanınıza giren varsa, içtenlikle öneririm. Hepsi kendine özeldi.


İlgiyle ve severek okudum. Yazdığım sıra, beğeni sırası olmayıp, okuma sıramdır.

🌳YAKINLIKLAR | Ömer Erdem | İthaki Yayınları | DENEME

🌳MİKRONEZYA | Mine G. Kırıkkanat | Kırmızı Kedi Yayınları | SİYASÎ HİCVİYE – MİZAH
Çizimler: İzel Rozental

🌳OSMANLI MÜNEVVERİNDEN TÜRK AYDININA | Azra Erhat | T. İş Bankası Kültür Yayınları |TARİH

🌳İLKBAHAR | Ali Smith | Kafka Kitap | ROMAN
[ Mevsimler Dörtlemesi’nin üçüncü kitabı]

📚”İnsan unutmak istiyordur. Buna ihtiyacı vardır. İnsanın unuttuğunuysa, edebiyat hep yaşatacaktır. Bu böyledir. İnsan hep unutur, edebiyat saklar.

[ Yakınlıklar – sf.38 ]

📚“Bir kitabı okuduktan sonra kaldırıp atmak değildir bitiriş, bitirişin güzelliği. O kitap, asıl o zaman başlar. Hayatımıza katılır.

[Yakınlıklar – sf.136 ]

📚”Bu ülke bir tragedya ülkesi, dram sürüp gidiyor bin yıllar boyu, yıkıntı, yapılmışı koruyamamak, bir gerikalmışlık, atılımsızlık, başaramama ya da toplumca dayanamama…

[Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına – sf.124]

📚”Gerçek güç, içinde sadece kendi nefes alışverişlerinden daha büyük canlı bir şeyin olduğunu hissetmektir.

[ İlkbahar – sf.175 ]

📚”Halkların başka halklar tarafından sistematik kontrolü, diyor Alda. Savaş, yıkım, yenilgi.

[ İlkbahar – sf.180 ]

📚“Savaş bitmez, diyor hikâye. Ama düşmanlık bitebilir. İşler zamanla değişebilir, bir yaşamın sabit ve hiç değişmeyecek gibi görünen, kapalı şeyleri değişebilir, açılabilir, bir gün düşünülemez ve imkânsız olan başka bir günde kolayca mümkün olur.

[ İlkbahar – sf. 189 ]

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

İlkbahar | Ali Smith

İLKBAHAR | SPRING | ALI SMITH (d.1962 )

Çeviri: Seda Çıngay Mellor

Okunma Zamanı: 21 – 26 Mayıs 2023

Roman [ Mevsimler Dörtlemesi‘nin üçüncü kitabı]

1.baskı – Mayıs 2022 | Kafka Kitap | 255 sf.

Yaprakların arasına gömülmüş olan çocuğum ben. Yapraklar çürüyüp kayboluyor: İşte buradayım. Ya da karların arasındaki bir çiğdemi getirin gözünüzün önüne. Çiğdemin çevresindeki buzların çözülmesinin oluşturduğu halkayı görüyor musunuz? Toprağa açılan kapı o. Çiçek soğanındaki yeşilim ben, tohumun yarıldığı ânım, taçyaprağının açılışı, yeşil alevmiş gibi yeşillenmiş ağaç dallarının kuru uçlarıyım. Çöplerin ve plastiklerin arasından başını uzatan bitkiler er geç geliyor, ne olursa olsun.” ( s.15)

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

İskoç yazar, oyun yazarı, akademisyen ve gazeteci Ali Smith’in Mevsimler Dörtlemesi‘nin ilk kitabı Sonbahar‘ı Mart 2020’de, ikinci kitabı Kış‘ı Şubat 2021 yılında okumuşum. İlkbahar üçüncü kitabı. Bu ay okuyayım, yok gelecek ay okuyayım diyerek, erteleye erteleye iki yıl geçmiş aradan; şaşırdım inanın. Neyse geç olsun da güç olmasın, demişler efendim. Öncelikle böyle sıraya dizdim diye – yayımlanma sırası da böyle – sıralı okunmak zorunda değil; bağımsız da okuyabilirsiniz zira karakter ortaklığı yok.

Yaz kitabını henüz okumadım, fikrim yok; fakat okuduğum ilk üç kitabın içinde en politik ve sert olanın İlkbahar olduğunu söyleyebilirim. Çünkü ele aldığı mevzular da öyle. Göçmenler, yirmi dört saat yayın yapan haber kanalları, iklim değişikliği, Brexit, siyaset, sosyal medya vb.

Mutlak ahlâksızlık. Yeni ahlâk bu.” ( s.80)

cümlesinden anlaşılacağı üzere çarşı epey karışık.

İklimimi mahvederseniz hayatlarınızın içine sıçarım. Hayatlarınız benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Aralık ayında topraktan zerrinler fışkırtırım. Nisan ayında kapınızın önünü karla tıkarım, şu ağacı deviririm, çatınızı göçertir. Evinize nehirden halı döşerim. Ama özünüzün canlanmasını da ben sağlayacağım. Damarlarınıza ışık zerk edeceğim.” ( s.16) diyerek iklim değişikliğine;

Geçmişlerinizi ve şimdiki zamanlarınızı istiyoruz çünkü geleceklerinizi de istiyoruz. Her şeyinizi istiyoruz.” ( s.96) diyerek sosyal medyaya;

“Benim ne oy kullandığım, sizin ne oy kullandığınız, herhangi birinin ne oy kullandığı farketmez. Çünkü nihayetinde kendileriyle aynı şeyi düşünüp aynı şeye inanmadığı takdirde başkalarının ne söylediğini, neye inandığını kimse dinlemeyecek, kimse buna aldırış etmeyecekse ne fark eder ki.” ( s.123) sözleriyle siyaseti ve başkaca konuları da eğip bükmeden, edebî lezzetiyle eleştirmiş yazar.

Ali Smith, dörtlemenin ilk iki kitabında olduğu gibi, İlkbahar‘da da sanata referanslar vermiş. Aslında “referans” demem azımsamak olur, epeyce yoğun bir bölüm var. İnanıyorum ki ilginizi çekecektir! Öykü yazarı Katherine Mansfield ile Rilke arasındaki bağ yoğun olmak üzere; Shakespeare’in Pericles’ine; Dickens’a, Charlie Chaplin’e vb. götürüyor okuru. Yazın sanatının yanı sıra, bu kitapta yer alan görsel sanat, sinema. Karakterlerden birisi bir film yapımcısı.

Üç ana bölümden oluşuyor kurgu. Sanki birbirinden bağımsız hissi veren bölümler, Ali Smith tarzına binaen son bölümde çiçek açıyor efendim. En politik ve hatta biraz sert bir kurgu dedim ama, kitabın adının hakkını vererek umudu yeşertmeyi de ihmal etmemiş.

Sevgili okurlar; bu kitapta beni çok etkileyen, sevdiğim ve okuduğum andan itibaren zihnime yapışan bir ifade var: “Merhamet yorgunluğu“.
Mütevazı bir tanım ama ne çok şey barındırıyor.
Hangi bağlamda söylendiği okuyacak olanlara kalsın isterim.

Kimi zaman sabır sınırımı zorlasa da, ilgiyle ve severek okudum İlkbahar‘ı.

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Dünyanın herhangi bir yerinde sadece beş nükleer bomba gücünde daha patlama olursa, dedi kız, sonsuz bir nükleer sonbahar başlayacak ve artık mevsim diye bir şey olmayacak. Bu paranoyakça saçmalıkları kim öğretti sana? dedi Brit. Saçmalık değil. Gelecek için hakiki bir uyarı. Denizlerin ne kadar sıcak olduğunu bilmiyor musun?” ( s.138 )

Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına | Azra Erhat

Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına | Azra Erhat ( 1915 – 1982 )

Okunma Zamanı: 10 – 17 Mayıs 2023

Tarih | 1. Basım – Mart 2023 |
T. İş Bankası Kültür Yayınları | 139 sf.

Kötü tohumlar kötü ürünler verir, şiddet şiddeti doğurur.” ( s.86)

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Çevirileriyle de âşina olduğumuz aydınlarımızdan kıymetli Azra Erhat’ın Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına adlı eserinin odak noktası, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923’te Konya’da gençlere yaptığı konuşma; yani Konya Söylevi.
Azra Erhat bu konuşmanın içeriğini, Atatürk’ün kullanmayı seçtiği kelimeleri, neyi vurgulamak istediğini, isim vermeden neyi / kimi eleştirdiğini açıklamaya çalışmış.

Peki, Konya Söylevi neden önemli? Şöyle açıklıyor Erhat:

Mustafa Kemal kurmak üzere olduğu yeni düzende kendisiyle birlikte söz sahibi olacak, kendisini destekleyecek, eylem ve devrimlerini gerçekleştirecek yönetici kesimin niteliklerini saptamaya çalışıyor. Kısacası yeni bir insan tipi yaratmaya. Bu insan eski düzende ne idi, neden başarısızlığa uğradı, yeni düzende başarı kazanması için nasıl olması gerekir? Konya Söylevi’nin özü budur, önemi de buradan kaynaklanır.” ( s.36 )

Sevgili Okurlar,

Azra Erhat bu söylevi yorumlamak için belli bir metod oluşturduğunu da belirtmiş. Konuşmanın neyi içerdiğini tümden yorumlamak yerine; kullanılan kelimelerden, seçilen ifade tarzından vb. detaylardan yola çıkarak – kendi ifadesiyle – tümevarmak istemiş. Bu sebeple öncelikle kaynakları tespit etmiş. O temel kaynaklar şunlar:

1- Düşün tarihi,
2 – Basın tarihi,
3 – Edebiyat tarihi. ( s.37)

Diyor ki Azra Erhat:

Bu tarihlerin hepsinde aynı adlara, aynı kişilere rastlıyoruz. Tanzimat’tan Konya Söylevi’nin verildiği güne kadar münevver olarak nitelendirilebilecek kişiler düşün tarihinde de, basın tarihinde de, edebiyat tarihinde de etkinlik göstermiş kişilerdir; gazeteci – yazar, şair – romancı, öykücü, özetle kalemleriyle düşüncelerini dile getirmiş, görüşlerini savunmuş kimselerdir. Dahası, siyasal bir etkinlikleri olmuş, politikaya karışmış, sosyopolitik konumlarıyla bir rol oynamışlarsa da, yazarlıkları ağır basmaktadır. Sözü geçen tarihlerin her birinden kalıcı niteliklerini yazılarına, yazarlıklarına borçludurlar. O halde onları en gerçekçi kimlikleriyle bize tanıtacak gene de edebiyat tarihidir.” ( s.38 )

Münevveran kim? Aydın kim? Avam kim? Havas kim? 1923 yılının öncesini okuyoruz sıkılmadan, çünkü konuşur gibi yazmış Erhat. Notlar aldım, cümleleri değil paragrafları çizdim!

Peki, canımız, kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk sonrası, “aydın”lanmamız devam etmiş mi? Heyhat! Ne gezer! Erhat, kendi çağdaşlarını da;

Bizimki eleştirecek, neyi, ne için, her şeyi kendi ünü için. Yıkacak habire… (…) Diyeceğim şu ki, bilimsel aydının yazıları aydınlatmadı beni, romanlara başvurdum. İşte o doyurucu oldu. Tanzimat’tan bu yana aydın nasıl gelişti, onu araştırıyorum habire.” ( s.129 ) cümleleriyle eleştirir.

10 Kasım 1980 tarihli yazısında bir tespit yapmış Erhat ki katılmamak elde değil:

Bu ülke bir tragedya ülkesi, dram sürüp gidiyor bin yıllar boyu, yıkıntı, yapılmışı koruyamamak, bir gerikalmışlık, atılımsızlık, başaramama ya da toplumca dayanamama…” ( s.124 )

Sevgili Okurlar, ilgiyle okudum Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına kitabını. Tarih okumaya ilginiz olmasa bile derli toplu, neden – sonuç ilişkisi kurarak, oldukça sade bir anlatımla yolculuk yaptırıyor kıymetli Azra Erhat. Ne üzücü ki kitabı tamamlayamadan vefat etmiş. Olsun varsın, ışıklarda uyusun. Bu kadarı bile bana nimettir.

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

🕯”Atatürk’e ben ne diyeceğim, ne katacağım, O’nun istediği benim çalışmam ve anlamam ve de yazmam değil miydi? O halde bu yoldan da bulurum onu, iş yapmış olurum, ama çıkar ama çıkmaz. Az mı boğuştu o da zamanının aydınıyla! Nasıl olsun istedi ve nasıl da olamadı… Bunlar çıkar ortaya.” ( s.129 )

Şahsıma Ait Ada MİKRONEZYA | Mine G. Kırıkkanat

Şahsıma Ait Ada MİKRONEZYA | Mine G.Kırıkkanat

Çizimler: İzel Rozental

Okunma Zamanı: 08 – 09 Mayıs 2023

Öykü – Mizah – Siyasî hicviye ( yergi) | 146 sf.

1.baskı Nisan 2023 | Kırmızı Kedi Yayınları

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Mine Kırıkkanat severek okuduğum bir köşe yazarıdır. Kitapları olduğunu öğrendiğimde ise yazar kimliği ile de takip etmeye başlayıp birkaç kitabını da okudum. Destina, Bir Gün Gece, Sinek Sarayı, Hiç Kimse en beğendiğim kitapları.

Kırıkkanat, köşe yazılarında, sözünü sakınmayan dobra bir kalemdir. Dolayısıyla, bu siyasî hicviyesinde de bu özelliğini görüyoruz. Tahmin edileceği üzere, yirmi bir yıldır ülkemizi yöneten anlayışın öyküsünü okuyoruz.

Çok detaya girmek istemiyorum. Bu tarz kitaplara ( siyaset bağlantılı) ilgisi olan okurlara önerebilirim. Rahatsız olacağınızı düşünüyorsanız – âmiyane tabirle – hiç bulaşmayın.

Siyasetin tiyatro sahnesindeki yergisine hem Levent Kırca oyunlarından hem de Zeki Alasya – Metin Akpınar oyunlarından aşinayım ve hâlâ severim.
Mine Kırıkkanat kaleminden ise daha önce mizah okumamıştım. Merak ettim, okudum.

Sevgimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

YAKINLIKLAR | ÖMER ERDEM

YAKINLIKLAR | ÖMER ERDEM ( d.1967 )

Okunma Zamanı: 01 – 07 Mayıs 2023

Deneme | 1.baskı – Mart 2023 |
İthaki Yayınları | 136 sf.

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Ömer Erdem ismine aşinalığım, Hürriyet Kitap – Sanat Eki’nde yazdığı yazılara dayanıyor. Aslında O, on bir şiir kitabı sahibi bir şair aynı zamanda. Şiir okumayı sevsem de, deneme kitabının çıktığını gördüğüm an, önceliği bu kitabına vermek istedim. Şairin mısralara döktüğü ile denemede satırlara döktüğü arasında fark nicedir bilemem. Lâkin denemelerinin çoğundan şiir lezzeti taşıyor inanın. Sıradan bir okur olarak hissiyatım budur. İşin ehli olanlar dahasını yazarlar eminim.

41 denemenin konu başlıkları sanattan doğaya; tarihi eserlerden çevreye; edebiyattan insana geniş, güzel ve dopdolu bir yelpaze oluşturmuş.
41 kere Maşallah!” dersem küstahlık etmiş olmam umarım.

Bilmediklerimi heybeme kattım, kimilerini not aldım. Ömer Erdem’in yazıları her ne kadar şiir tadında ise de, hiç çekinmeden eleştiri oklarını yönelttiği konular da var. Katılırsınız ya da katılmazsınız, o ayrı bir konu elbette.

Kendimi yazıya borçluyum. Benden önce yazılanları okuya okuya ve sonra da kendim yaza yaza var oldum. Yazı kimsesizdir başta. Yazar da öyle. Okur teslim alır yazı yoluyla bu kimsesizliği. Ne var ki bu kimsesizlikten öyle bir âlem çınlar ki büyük yazı böylece herkesin âlemi olur.” ( s.7)

diyor “Bir Yazı Nedir?” başlıklı ilk denemede.

Velhasıl sevgili okurlar, siz de bu âleme dahil olmak isterseniz hiç beklemeyin, derim! Zaten başladığınızda elinizden bırakmak istemeyeceksiniz. Peki, sen ne demeye yedi günde okudun, diyecek olursanız, hakkınız var; hayat gailesi kitaba baskın çıkıyor kimi zaman.

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

📚”İnsan unutmak istiyordur. Buna ihtiyacı vardır. İnsanın unuttuğunuysa, edebiyat hep yaşatacaktır. Bu böyledir. İnsan hep unutur, edebiyat saklar.” ( s.38)

Ve bence insan, hep sıradan şeylerden güzellik çıkarabildiği için insandır.” ( s.112 – Pırasaya Methiye başlıklı yazıdan)

Hayat ve Diğer Hastalıklar | Alper Hasanoğlu

Hayat ve Diğer Hastalıklar | Alper Hasanoğlu ( d.1967)

Çizen: Özge Ekmekçioğlu ( d.1978 )

Psikoloji | 2.baskı – Temmuz 2020

Doğan Kitap | 387 sf.

Not: Bu kitabın güncel baskısı 2022 yılında Pinhan Yayınları tarafından yapılmıştır.

Okumakta olduğum bu kitaba Mart ayında başlamıştım aslında. Bölüm bölüm okuyor, araya başka kitaplar da koyuyordum. Fakat bir ara kitaptan kopar gibi oldum. O yüzden Nisan ayında tekrar başladım ve devam ediyorum. Bu ay biter mi, bilmiyorum. Alper Hoca’nın dili hem akıcı ve hem de muzip olmasına rağmen, farklı başlıklara ait yazıları okurken, zihnen sindirmek için biraz ara verme ihtiyacı duyuyorum. Yoksa her bir yazı kendi içinde çok güzel ve önemli. Konu psikoloji olunca, hele de yazan kişi edebiyat seven, etrafı kitap yığınlarıyla dolu – kendi ifadesi – bir psikiyatristin yazdıklarında sadece psikoloji okumuyorsunuz.

Çocukluk travmalarından, kendimiz olmaya, ilişkilerimize; ünlü psikolog, ressam ve yazarlara; hayatın anlamına, utanç duygusuna, aşka, depresyona; çağımızın özelliklerinin bireysel olarak bizdeki etkilerine, birlikte okumaya, haset duygusuna değin geniş bir yelpazeye yayılmış; bazen muzip, bazen iğneleyici, bazen kızan, hatta bazen kendini de eleştiren bir üslupla yazmış bu yazıları.

“Riyadan kaçınmanın en iyi yolu içtenlik ve espridir.” [ s.54 – Başlık: Beyaz riyakârlık ]

Yedi ana başlık altında toplanmış yetmiş sekiz ara başlık var. Bendeniz henüz ilk üç ana başlık altındaki yazıları bitirdim ve okumaya devam ediyorum. Nisan sonuna kadar tamamlarım umarım. Öyle bölümler var ki farketmeden neredeyse tüm cümleleri çizmiş buldum kendimi!

Kitabı bitirmeden bu paylaşımı gönül rahatlığı ile yapıyor, elinizin altında bulunmasını ve ara ara zamana yayarak okumanızı yürekten diliyorum.

Kendi adıma, kendimle yüzleşme, kimi davranışlarımı ve hezeyanlarımı anlamlandırma, normal mi, anormal mi ikilemime ve daha pek çok duygu ve davranış kalıbıma bakışımı netleştirdi.
Bunun için Alper Hasanoğlu’na içtenlikle teşekkür etmek istiyorum.

Kitaba renk ve neşe katan çizimler için Özge Ekmekçioğlu’na da teşekkürler!

Hayatın yaşamaya değip değmeyeceği sorusunun yanıtı yaşananlarda değil yaşanacaklarda gizlidir.” [ Albert Camus – s.134 – Başlık: Hayatın manası]

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Alıntılar:

📌”Hayatla başa çıkmanın en zevkli yollarından biri, biriyle birlikte kitap okumak olsa gerek. Neden derseniz, kesin bir yanıtım olamaz size. Edebiyat dışında her şey kirlendiği için belki de.
[ s.70 – Yazının başlığı: Birlikte kitap okumak…]

📌”Tabii ki, kişiyi tükenmişliğe ve çaresizliğe iten toplumsal durumlarda kendine anlayışlı olmak, insanın ruhsal durumunda herhangi bir iyileşme meydana getirmez. Uzun süreli ağır iş yükü, onay ve kabulün yokluğu, düşük gelir düzeyi, tatil olanağının azlığı, ayrıca toplumsal eşitsizlikler, özgürlüklerin kısıtlanması vb ruhsal sıkıntıların temel nedenlerindendir. Ve bunun çözümü ne kendine anlayışlı olmak ne de psikoterapötik destektir.” [ s.197 – Yazının başlığı: Kendine anlayışlı olmak…]

Aklımda Tuhaf Sorular | Mavisel Yener

İnsan yaşadığı her yere kendinden bir renk bırakıyor, var olduğu her yerde bir iz arıyor.” ( s.12)

Aklımda Tuhaf Sorular – Mavisel Yener ( d.1962)

Okunma Zamanı: 29 Mart 2023

Çocuklar İçin Denemeler | 1. Baskı – Ocak 2023

Tudem Yayınları | 80 sf.

Resimleyen: Kaan Kayhan Atik

Ülkemizin içinden geçtiği şu zorlu günlerde, çoğumuzun ruhuna iyi gelebilecek şeylerden birinin Çocuk Edebiyatı’na sığınmak olduğunu düşünüyorum💜📚

Mavisel Yener, “Çocuklar İçin Denemeler” yazmış. Lâkin bencileyin yetişkini de mest etti okurken! Canım, insan her yaşta çocuktur!, dedim kendime!


Kitabın Giriş bölümünün başlığı, deneme türünün ustalarından, Nermi Uygur’dan referansla “Delidolu Ciddilik” ! Böyle tanımlamış deneme türünü😄 Gerçekten heyecan dolu… Oz Büyücüsü’den Karagöz ve Hacıvat’a, teknolojik gelişmelerden koku duygumuza, isimlerimize, kedilere, dilimize yapışan “bir tık daha” kullanımına, kalemlerle insanları karşılaştırmaya, Osmanlı zamanındaki bankamatiklere! değin neşeli ve düşündüren, iç ısıtan hınzır denemeler…

Deneme türünü çocuklara sevdirmek ve sonrasında da kendi denemelerini, özgürce yazmak için heyecan duysunlar istemiş. Bence heyecan duyulmayacak gibi değil! “Duyduk duymadık demeyin, bu denemeleri çocuklar sevsin diye yazdım!” diyor!


Aslında okumayı seven herkes için💙📚
Okuyun derim, içiniz ısınsın. İleri yaştayım ama ben de yeni şeyler öğrendim Aklımda Tuhaf Sorular‘dan, Zencefilli Maskanunka Çöreği tarifi dahil😄 “Maskanunka” ne mi?! Okuyan öğrenecek efendim!

Bu kitabı da, “Hediye Edebileceğim Kitaplar” listeme ekledim!

Kitabın eğitsel bilgiler künyesi şu şekilde:

Sınıf / Yaş: 3. Sınıf (8-9 Yaş), 4. Sınıf (9-10 Yaş), 5. Sınıf (10-11 Yaş), 6. Sınıf (11-12 Yaş)

Türü: Deneme

Temalar: Eleştirel Düşünme, Merak ve Araştırma, Okuma ve Yazma Kültürü

Sevgimle ve şevkimle ilettim! Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Hayatımız kolaylaşırken ne yazık ki uydurma kimi sözcükler düşüncemizi yoksullaştırıyor.” ( s.49)

🐌”Sizce insanlarla sümüklü böceklerin ortak yanı ne? İkisi de nisan ayını pek sever, bu doğru. Ama asıl ortak yanları, ikisinin de iz bırakma derdinde olması bence. (…) İnsan da tarih öncesinden beri izinin kalması için uğraşıp didinmiş. Mağara duvarlarındaki resimlerle, taş tabletlere yazdıklarıyla, heykellerle geleceğe kendinden ipuçları bırakmış. Yazarlar, ressamlar, heykeltıraşlar, mimarlar, besteciler eserlerinin kendilerinden çok yaşamasını istemişler.” ( s.41)🐌

GEÇ’MİŞİM | ASUMAN SUSAM

Geç’mişim | Asuman Susam ( d.1968 )

Okunma Zamanı: 15 – 24 Mart 2023

Şiir | 1.baskı – Ocak 2023 |

Everest Yayınları | 220 sf.

KEMİK İNADI; notlarıma göre, üç yıl önce, okuduğum ilk Asuman Susam kitabı. 2016 yılında Ruhi Su Şiir Ödülü almış. 2015’te ilk baskısı yapılmış. 2018’de PLASENTA çıkmış. Ancak onu hâlâ okumadım. Derken 2023’te GEÇ’MİŞİM çıktı! Bekletme bu kez, okumaya başla hemen, dedim kendime. Kapağını çevirdim taze taze, ne göreyim; çarşıdan aldım bir kitap, eve geldim üç kitap! Ne güzel!

“İlk üç kitap cem’i bu” diyor şair:

1995 – Bir Unutuş Olsun
2001 – İhtimal ki Aşk
2008 – Susunca Sen

Kitaptaki sıra yukarıdakinin tersi, yani Susunca Sen’den başlıyor cem olma hali… GEÇ’MİŞİM
Şairin geçtiği yerler ve geçmişinden.

Şiir okumayı seven bir okurum, ancak bu sevgim şiiri okurken tekniğini ve izlediği yolu anlamama her zaman imkan vermiyor ne yazık ki. İhtimal ki, o da her sevgi gibi emek istiyor. O emeği verip referansları, imgeleri, metaforları yakalamaya çalıştığımda ise şiirden kopuyorum. Bu yüzden, okuduğum şiirin bana “hissettirdikleri” ve “düşündürdükleri” baskın çıkıyor.
GEÇ’MİŞİM‘de de böyle oldu. Hatta bilmediğim kelimeler [ günberi, görklü] çıktı karşıma tıpkı Kemik İnadı‘nda olduğu gibi. Bir öğrenme vesilesi…

Kuşkusuz, şiir sanatını icra eden şair ile onu okuyan sıradan bir okurun zihin dünyası ve birikimi farklıdır. Asuman Susam bu konudaki düşüncesini, 2016 yılında verdiği bir röportajda şöyle açıklamış:

Şiir benim için bir duygu değil fikir alanı. Bir dünya fikriniz, bir perspektifiniz yoksa hangi araçla olursa olsun yaptığınız sanat olamaz. Sanat bize buyrulan dizgeleri bozma, aşındırma, onların kötücüllüklerini ifşa yeri.

Antik Çağ’dan izler de var, kutsal kitaplardan da, edebiyattan da, hayattan zaten var! Kimi şiirlerin başlığı bildiğimiz şairlerin mısrasından alınmış. Kurguya referans olmuş.

İyisi mi şiiri yazan söylesin meramını da, ben okur, kafanızı fazla karıştırmasın !

Zaman değişti, şiir, şair, okur değişti. Yola ısrarla, heves ve tutkuyla devam edebilenler için ilk sözün ürpertisi hâlâ şairin ense kökünde. Değişendeki değişmeyen öz. Hayata ve ölüme en yakın o yerde. Hayatı evetleme, bir devam tecrübesi. Sözden, sözcükten, sesten.
( Sunuş’tan)

Severek ve merakla okudum. Şiir okumayı sevenlerin dikkatine sunuyorum efendim.

Yolumuz öyle uzak ki bazen kalbimize.” ( s.27) mısrası zihnime yapıştı! Bendeki de böyle bir delilik hâli işte… Lâkin tam da günümüze referans… Yüreğinin sesine sağır olanların yarattıkları karanlığı yaşamıyor muyuz nicedir…

şimdi gidip gelip şefkat dağıtan
şehir hatları vapuru olmalıyız birbirimize
( s.108) diyen şaire kulak versek ne güzel olur!

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Gövdenin eksik bıraktığını ruh tamamlar” ( s.81)