Sicilya Aslanları | Stefania Auci

Kaderin yazılı olmayan bir yasası: İnsan birini yaralarsa, eninde sonunda kendi aynı ıstırabı çeker.” ( s.172 )

SİCİLYA ASLANLARI – Sicilya’nın Taçsız Hanedanı Florio Ailesinin Hikâyesi – I
Stefania Auci ( d.1974)

Çeviri: Eren Cendey

Okunma Zamanı: 01 – 10 Aralık 2023

Roman | 1. basım – Eylül 2023

Mundi Kitap | 422 sf.

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Bekleyenlerin dışında, yeni çıkmış bir kitabı okumak için tanıtım sağanağının bitmesini bekliyorum genellikle. Ancak kimi kitaplar bu kuralımı – merak galip geldiği için – bozduruyor. Hem okuduğum Sicilya Aslanları hem de 2023 – Aralık ayı içinde okuyacağım, muhtemelen bu yılın son kitabı olacak olan kitap da bu gruba girmekte.

Sicilya Aslanları oldukça akıcı ve merak uyandıran kurgusuyla sizi alıp götürüyor. Sadece Florio Ailesi’nin üç kuşak hikâyesini okumuyorsunuz, döneme dair tarihsel gelişmeleri de okuyorsunuz. Şimdi tarih dedim diye, “tarih okumayı sevmem” diyenler – LÜTFEN – burun kıvırmasınlar. Çünkü kurgunun gelişimi ile ailenin yeni nesiller eklendikçe gelişimine, yeni ticari faaliyetler de ekleniyor. Bu yüzden kimi engeller, ileri gitmeler bu tarihsel ve güncel olaylarla ya besleniyor ya da kısıtlanıyor.
Her bölümün girişinde bu tarihsel altyapının biz okurlara kısaca verilmesini çok beğendim.

Hani roman kahramanının kurgu boyunca gelişmesini veren türe “Bildungs roman” deniyor ya, bence Sicilya Aslanları da aile kategorisinin Bildungs romanı…

📚”Herkes kendi ıstırabının damgasını üzerinde taşır.” ( s.182 ) cümlesinden yola çıkarsam, bu ıstırabın simgesi – ipucu sayılmaz – amca İgnazio’nun parmağından hiç çıkarmadığı yüzüğüdür sanki. Gelişmeler ve detaylar okuyacak olanlara kalsın bence!

Huzurlu çocukluk anıları anne babanın çocuğuna verebileceği en güzel armağandır.” ( s.213 )

Kurguyu çok beğendim elbette. Toplumsal atmosfer, kadın- erkek farkı, bu ayrımın küçük yaştan itibaren belirtilmesi ( gerek söz gerekse davranış olarak), kadın karakterlerin buna karşı duruşları ya da kabullenişleri ve daha fazlası…
Hem burnumun direğini sızlattı hem de “helâl olsun” dedirtti. “Ne kadar benziyoruz” duygusu ise ona kardeş geldi.

Huzurlu çocukluk anıları anne babanın çocuğuna verebileceği en güzel armağandır.” ( s.213 ) cümlesi ise bir başka ders ve kulağa küpedir Sevgili Okurlar.

Aslında aktarılacak ve farklı açılardan yorumlanacak pekçok sahne var kitapta. Burada durayım ve kafanızı bulandırmayayım.

Kitabın devamı “Aslanların Kışı” adıyla yayınlanacakmış. Merakla bekliyorum dördüncü nesil Florio’nun n’apacağını!

Bu yoğun içeriğin çeviri emeği için Sevgili Eren Cendey’e içten teşekkürler!🌸📚

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!


📌Yayıncıya notum: Bu kitapla ilgili tek sıkıntım çokça dipnot barındırması. Kitap İtalyanca’dan çevrilmiş. Anlatılan aile Sicilyalı ki yazar da öyle. Sicilya Lehçesi kelime ve cümleler içermesi doğal elbette. Kullanım yoğunluğu dikkate alındığında – bence – Sicilya lehçesine ait kelime ve cümlelerin Türkçesi metnin akışında italik olarak verilip, orijinal dilin kendisi dipnotta kalabilirdi. Tek tük değil epeyce dipnot olduğu düşünüldüğünde, diğer dillerden çeviride de benzer yolu uygulamak çok mu zor acaba?

Ne Okudum – KASIM 2023

📚Kasım – 2023 📚

📚NE OKUDUM – KASIM 2023 📚

Mümkün olduğunca, ilgi duyduğum farklı türlerde okuma yapmaya çalışıyorum. Bazen yapabiliyorum bazen yapamıyorum. Bu ay başardım neyse ki!
Ancak beş kitap okuyabildim, beşi de farklı türlerde. Hepsini severek ve keyifle okudum.
Fakat bir kitaba ayrıcalık yapacağım, affola! Zaten aşağıdaki listede de göreceğiniz üzere, Celâl Şengör ile yapılan “nehir söyleşi” nin kitabıdır. Genç ya da yetişkin, herkesin okumasını arzu ederim!

Dolayısıyla, aşağıdaki kitaplardan ayrıca ilgi alanınıza girenler varsa, sevgimle ve şevkimle iletiyorum. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun! Darısı okunmayı bekleyen diğer kitapların başına!

🌳Pazartesi Mektupları | Ege Soley | Doğan Novus | ANLATI – KİŞİSEL GELİŞİM

🌳Dünlükler | Onur Çalı | İthaki Yayınları | DENEME

🌳Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek | Umberto Eco| Alfa Yayınları | ARAŞTIRMA

🌳Kuruntular Kitabı | Pablo Neruda | Can Yayınları | ŞİİR

🌳💖Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor | A.M. Celâl Şengör | Masa Kitap | NEHİR SÖYLEŞİ

Alıntılar:

✏”Diyeceğim o ki, hayatta bir şeyleri tek başına başarmak çok güzel ama sana uzanan bir yardım eline sıkıca tutunmak da öyle.


[ s.111 – Pazartesi Mektupları ]

✏”Eleştiriler hakkında ne düşüneceğimiz bize kalmış. Ama naçizane şunu biliyoruz: Bir yazarı herkes seviyorsa, hiç eleştirilmiyorsa, durmadan pohpoha tutuluyorsa o yazardan ve metinlerinden gönül rahatlığıyla uzak durabilirsiniz.

[s.121 – DÜNLÜKLER]

✏”Bir dilin kişinin dünya görüşünü nasıl ve ne ölçüde şekillendirebileceği yavaş yavaş ve ancak o dili konuşarak, onunla başka diller arasında karşılaştırmalar yaparak öğrenilir.


[ s.34 – Esperanto ve Çok Dilli Bir Gelecek]

✏”(…) Benimle yorulmanızı istiyorum / iyi yapılmamış her şeyden / her şeyden bizi yaşlandıran. / Yıpratmak için başkasını / hazır bekleyenlerden. / Yorulalım öldüren, / ölmek istemeyen her şeyden.


[ s.53 – Kuruntular Kitabı ]

✏”Aslında her birimiz öncelikle düşünmeyi öğrenmeliydik. Düşünmeyi reddederek önündeki sözüm ona doğruları kabul eden insan, yerinde saymaya mahkûmdur. İnsan tutkusunun ve merakının peşinden gidecek diyoruz ya, işte bu şekilde gidecek.


[ s.155 – Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor]

Dünlükler | Onur Çalı

Belki de insanla şeytan birbirinin gölgesidir.” ( s.40)

DÜNLÜKLER | ONUR ÇALI (d.1984 )

Okunma Zamanı: 23 – 28 Kasım 2023

DENEME | 1.baskı – Şubat 2023

İthaki Yayınları | 126 sf.

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları!

Dört öykü kitabının da yazarı olan Onur Çalı’yı öyküleri ile değil de SONRA HAYAT isimli deneme kitabıyla tanımış bir okurum. Mart / 2022’de okumuşum.
DÜNLÜKLER, okuduğum ikinci deneme kitabı. Sırada GEMİLERLE SEYAHAT EDEN SÖZCÜKLER var.

DÜNLÜKLER‘i de ilgiyle ve severek okudum. Zarif ve bazen de doğrudan eleştirileri yine tebessüm ettirdi ve düşündürdü. Üstüne üstlük, hem yerli hem de yabancı diyarlardan isimler, eserler, olaylar içeren toplam yirmi dünlükten mürekkep DÜNLÜKLER.

Takvimsel akışı 03 Ağustos 2015’ten [ Dünlük 1 ] başlayıp 08 Aralık 2020 [ Dünlük 20 ] tarihinde son buluyor. Covid dönemine de denk gelmiş oluyor.

Ölmediğimize göre, eskiden olduğu gibi güzelliklere, şiire, edebiyata, müziğe, sanatın her türlüsüne sarılacağız. Hatta belki eskisinden de çok sarılacağız. Ne gelir elimizden.” ( s.88 ) demesi bundandır efendim!

SONRA HAYAT kitabında da dikkatimi çekmişti, bu kitabında da, “Türkçenin neşeli paytonu, sözcük koordinatörü” ( s.120) olarak tanımladığı Salâh Birsel referanslarını sıkça görmek mümkün.

Kendisine özellikle teşekkür etmek istediğim bir konu var efendim. Yol gösterici oldu! Aynı dertten muzdarip olanlar olabilir diye, o cümleyi buraya da alayım dedim. Şifa niyetine buyurunuz:


✏”Ne zaman ‘uzun süre okuyamama çukuru’na düşsem, polisiye elimden tutup çıkarır beni oradan.” ( s.116 ) Tedaviler kişiye özel olsa da denemekte fayda var!

Benim gibi DENEME okumayı sevenlererin dikkatine içtenlikle sunuyorum. Okurken yanınızda kalem – kâğıt bulunsun derim, bahsi geçen yazarları, kitapları ya da kimi satırları not almak isteyebilirsiniz.

Öykü kitaplarının ise baskısı yok, umarım tekrar basılır.

✏”Hem okuma uğraşının kendisi hem de okuma uğraşı vasıtasıyla edindiğiniz dostluklar, “dışarıdaki hareketli yaşam”a en az üç gol atar. Kendimden biliyorum.” ( s.28 ) cümlesini ise yürekten alkışlıyorum. Delinin halinden ancak deli anlar, pardon, “okurun” demek istedim!

Sevgimle ve şevkimle ilettim! Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Kırk yıllık bir ömre en fazla neler sığdırabilirsiniz? Bakınız: Sevgi Soysal.” ( s.113)

Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor | A. M. CELÂL ŞENGÖR

Benim için hayat, hâlâ öğrencisi olduğum bir okul.” ( s.184 )

Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor | A.M. Celâl Şengör ( d.1955 )

Okunma Zamanı: 15 – 26 Kasım 2023

Söyleşi: Damla Karakuş

Nehir Söyleşi | 1. baskı – Temmuz 2023 |

Masa Kitap | 259 sf.

ÖNSÖZ’de “Bu kitabın bir derdi var.” ( s.9) demiş, Genel Yayın Yönetmeni Gamze İyem. Önsöz‘e de alınmış Damla Karakuş’un, kitabın on birinci bölümünde sorduğu soruda bu derdin ne olduğu ise oldukça açık! Ünlem işareti koyarak “Çok doğru!” notunu koydum okurken. Buraya yazmayacağım, okuyacaklara kalsın isterim.

Uzatmadan söyleyeyim; ( tanımak isteyen ) kitlelere ulaşması gereken ve okuması akıcı bir söyleşi olmuş. Tebrik ederim!

Kitaplığımızda İş Bankası Kültür Yayınları’na ait, daha önce alınmış kallavi iki Celâl Şengör kitabı bekliyorken bu kitap öne alınıp okundu. Eşim önce bu kitabı sonra “Bir bilim Adamının Serüveni” ni okudu.

Dünyanın sayılı biliminsanlarından biri olan Celâl Hoca, çok doğru tespitleri kendi üslûbunca aktarmış. Aile geçmişinden, eğitim – öğretim hayatına, meraklarına, nasıl başarılı olduğuna, neleri tutkuyla sevdiğine. Katılırsınız ya da katılmazsınız, ancak biraz düşünmek ve sorgulamak için zaman ayırdığınızda hak verdiğinizi görebilirsiniz. Zaten sevdiğim ve bir zamanlar, Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknoloji Dergisi’ndeki yazılarını da keyifle okuduğum böyle bir değere sahip olduğumuz için gurur duyuyorum.

Jeoloji, felsefe, edebiyat, film, tutkunu olduğu hava kuvvetleri, okuduğu okullar, saygıyla ve minnetle yadeddiği – her eğitim kademesindeki – hocaları, Tarih ve elbette beklenen İstanbul Depremi. Tekmili birden aslında Türkiyemiz var bu söyleşide. Unutmadan ekleyeyim; neredeyse her bölüm sonundaki öneriler listesi de çabası! İster motivasyon, ister okuma ister izleme….

Yazmadan geçmeyeyim efendim; klasikleşmiş, “her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır ” cümlesi Celâl Hoca açısından tamıtamına gerçek! Çünkü O’nun sadece yaptığı “işe” odaklanabilmesinin sihiri eşi Oya Hanım! Bunu yeri geldikçe sık sık tekrarlıyor.

Bence gençlerin de ( ortaokul – lise – üniversite ) mutlaka okuması gereken bir söyleşi olmuş.

Kitaba emeği geçen herkese teşekkür ederim!

“Hediye Edebileceğim Kitaplar” listeme de eklendi tabii!

Sevgimle ve şevkimle ilettim! Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Yanılmaktan ve yanlış yapmaktan korkmayın. Bilimin bugün söylediği her şeyin yarının yanlışı olduğunu bilin. Söz konusu bilim olunca sürekli daha iyisini bulacağız.” ( s.148 )

🌳”Aslında her birimiz öncelikle düşünmeyi öğrenmeliydik. Düşünmeyi reddederek önündeki sözüm ona doğruları kabul eden insan, yerinde saymaya mahkûmdur. İnsan tutkusunun ve merakının peşinden gidecek diyoruz ya, işte bu şekilde gidecek.” ( s.155 )

Medeniyet, bilim temelli ve içinde yaşayanların tartışırken birbirini öldürmediği bir sistemdir.
( s.160)

🌳”İnsanın ve hayatın gelip geçiciliğine şahane bir örnektir tarihi yapıları gezmek, insana kibirinin ne kadar yersiz olduğunu gösterir.” ( s.189 )

🌳“Ben meraklı ve merak ettiği konuyu çok erken seçmiş bir adamım.” ( s.213 )

ESPERANTO VE ÇOKDİLLİ BİR GELECEK | UMBERTO ECO

Her zaman baskın bir dil oluyor, yaşanılan ortamın dili.” ( s.17 )

Esperanto ve Çok Dilli Bir Gelecek | L’esperanto et Le Plurilinguisme de L’avenir, Entretien avec Umberto Eco

Çeviri: Kemal Atakay

Okunma Zamanı: 11 – 14 Kasım 2023

ARAŞTIRMA | 1.basım – Aralık 2020 |
ALFA Kitap | 96 sf.

ÇEVİRMENİN NOTU
Bu kitap iki kısımdan oluşmaktadır:
İlki, István Ertl’in ve François Lo Jacomo’nun, 20 Ocak 1993’te Umberto Eco’yla yaptıkları, Esperanto merkezli söyleşidir. Bununla birlikte söyleşi, görüleceği üzere, Esperantonun yanı sıra çeviri, çokdillilik, ikidillilik, yapay/yapma diller ve dil-kültür, dil-siyaset ilişkileri gibi pek çok konuya değiniler içermektedir.
İkincisi, Umberto Eco’nun doğrudan bu konuyla ilgili olarak yazdığı “Uluslararası Yardımcı Diller” yazısı olup yazarın ‘Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı’ kitabının bölümlerinden biridir.

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

İstedim ki kitabın meramını “çevirmenin notu” anlatsın; hoşgörünüze sığınıyorum…

Dil ve dilin kullanımı, yayılması – küreselleşmesi, nihayetinde genel bir iletişim dili haline gelmesi bellibaşlı toplumsal – sosyolojik olayların sonucundan bağımsız değil.

Üniversitede ( bölüm olarak söylersem, İngiliz Dili Öğretimi) okurken en sevdiğim dersler, Etimoloji ve dilin tarihi ve etkilendiği diğer diller olmuştur. Kitabın ilk bölümündeki Eco söyleşisini bu yüzden çok beğendim. İkinci bölüm daha çok akademik ve teknik detaylar içerdiğinden biraz sabrımı zorlasa da, toplumsal referanslar ve olgular işin içine girince daha çabuk kavrayabildim.

Geçtiğimiz yüzyılda Fransızca bilmeden bir ülkenin elçisi olamazdınız, bu kesinlikle doğrudur. Bunlar kabullenmek zorunda olduğumuz tarihsel yasalardır. (…) Uluslararası akademik kurumların ve kültürel ilişkilerin, varlıklarını sürdürebilmek için, büyük bir ihtimalle tek bir bilimsel iletişim diline ihtiyaçları var.” ( s.61) diyor Umberto Eco.

Kendi yaşamımdan bir örnek vermek isterim. Dil eğitimimden önce Osmanlı Bankası’nda çalışıyordum. Yaşça benden büyük kimi personel – özellikle İthalat – İhracat bölümlerindekiler – Fransızca biliyordu. Ne zaman uygulanmaya başladığını hatırlamıyorum, personele İngilizce bilgisi için ödenen dil primi, Fransızca için ödenenden fazla idi.

Bu kitapta Eco, “İngilizce, İkinci Dünya Savaşı sonrasının diliydi, faşizmden kurtuluşun dili, sinemanın dili.” ( s.61 ) diyerek nedenini açıklığa kavuşturmuş oluyor.

ESPERANTO konusu ise başlı başına bir analiz. Uluslararası Yardımcı Diller başlığı altında hem kültürel hem de dilbilgisine dayalı örnekler görüyoruz. Geleceğe yönelik “ortak” dilin oluşması bir proje ise, o projenin benimsenmesi de şarta bağlı görünüyor:


Bir proje ancak uluslararası bir kuruluşun benimsemesi ve tanıtımını yapması koşuluyla kabul görebilir. Başka bir deyişle bir dilin başarısı, ancak uluslararası bir iyi niyet edimiyle sağlanacaktır.” ( s.69 )

Gelecek, nasıl gelecek gerçekten merak ediyorum. Yaş itibariyle ne kadarına şahit olabileceğim acaba?

Dil ile ilgili konulara meyili olan okurlara önerebileceğim bir kitap Esperanto ve Çok Dilli Bir Gelecek.

Sevgimle ve merakımla ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Farklı olmasaydık söyleyecek bir şeyimiz olmazdı; farklı olduğumuz içindir ki, iletişim kurmaya, konuşmaya ihtiyacımız var.” ( s.46 )

🗣”Bir dil, dile getirmek zorunda kaldığı birçok dil dışı olayla, başka uygarlıklarla temaslarla, yeni olanı iletme gereksinimleriyle, onu kullanan toplumsal kesimin çelişkileri ve yenilikleriyle zenginleşip güçlenir.” ( s.95 )

Arka kapak

Pazartesi Mektupları | Ege Soley

Diyeceğim o ki, hayatta bir şeyleri tek başına başarmak çok güzel ama sana uzanan bir yardım eline sıkıca tutunmak da öyle.” ( s.111 )

Pazartesi Mektupları | Ege Soley ( d.1983 )

Okunma Zamanı: 06 – 10 Kasım 2023

Kişisel Gelişim – Anlatı| 1.baskı – Ekim 2023
Doğan Novus | 191 sf.

Bu satırları belki taze bir Pazartesi, belki yorgun bir Çarşamba, belki tembel bir Pazar günü okursun. İsterim ki bu satırlar ne zaman karşına çıkarsa çıksın, sen onları o zaman kendine küçücük bir işaret olarak alasın.
İçinin bir yerine bir kelime dokunsun, elinin gitmediğine cesaretin, cesaretinin yetmediğine elin uzansın. İsterim ki kalbin hayatında bir yeni’ye açılsın, sonra da en beklemediğin anda hayatına alışılmış değil de, henüz kendisiyle hiç tanışılmamış heyecanlar yayılsın.” ( s.22 )

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Yukarıda alıntıladığım satırlar aslında bir dilek olmak kadar, kitabın ruhuna da işaret ediyor.
Ege Soley kaleminden okuduğum ilk kitap değil Pazartesi Mektupları. Diğer üç kitabını da okumuştum. Sakin ve samimi üslûbunu çok seviyorum. Bazı bölümlerde yer verdiği araştırmalar ilgimi çekti doğrusu. Şimdi araştırma dedim diye yüzünüzü buruşturmayın lütfen. Verilere boğmadan, yazdığı konuyla bağlıntılı bilgi notları.


Kırk altı bölüm içinde “en” sevdiğim bölümler oldu. Dönüp tekrar baktığımda, farkettim ki bu bölümler, aile içi yaşanmışlıklardan ve kişisel olarak benzer davranışlardan kalan duygular.
Hele o evin bahçesinden kaçan, sokak çocuğu Ege’nin “salatalık kokulu” dede muhabbeti! Evden sokağa kaçmayayım diye kapıya çengel takan aileme inat, o yüksek çengeli aşıp yine de sokağa kaçan kendi çocukluğumu gördüm MİRAS yazısında.

“(…)gündelik hallerin bizi hem kendimize hem birbirimize bağlayan incecik iplerini daha çok görebilmek. Miras dediğimiz şey biraz da bu çünkü. İlla anneannenden kalan bir broş değil her zaman. Dedenin imza attığı kalem, babadan kalma bir ev, annenin kendi nişanında taktığı küpeler değil. Miras, etrafındaki herkesle, arkadaşlarınla, sevginle, ailenle, çocuklarınla, kedinle, köğeğinle ve hatta sadece kendinle geçirdiğin bu bir sürü çok sıradan ama çok güzel an.” ( s.152 )

(…) Çünkü bazen unutsak da aslında bence hepimiz farkındayız ki hayat çok başarılı bir cerrah, çok sağlam bir tesisatçı, çok iyi bir tamircidir. O mutlaka halleder, toparlar, temizler.” ( s.30 )

İçtenlik, Ege Soley’in tüm kitaplarında hissedilen bir duygu. Bu kitabında, oğlu Luka doğduktan sonra yaşadığı duygular ve hayatındaki değişikliklerin etkisi daha belirgin sanki. Bir de şunu farkettim; “hakikaten” kelimesini kullanmayı çok seviyor Ege Soley! Ayrıca kapaktaki fotoğraf çok doğru bir seçim olmuş! Büyümüş de küçülmüş bir Ege var orada. Ahh, bunlar hep İLK ÇOCUK olmanın getirdiği haller! Bilmem mi!

Pazartesi Mektupları’nı ister her Pazartesi okuyun, ister benim gibi, “aldım başımı gidiyorum” şeklinde okuyun! Bence okuyun.

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Diyeceğim o ki, yaşı ve tüm deneyimi bir yana, dünyadaki herkesin aslında bir şekilde büyümek zorunda kalan çocuklar olduğunu hatırlatmak gerekiyor kendimize.” ( s.178 )

KURUNTULAR KİTABI | PABLO NERUDA

Bana halk verdi kimliğimi / bırakmadım hiç halk olmayı.” ( s.185 )

KURUNTULAR KİTABI| ESTRAVAGARIO | PABLO NERUDA ( 1904 – 1973 )

Çeviri: ( Erdal ) ALOVA

Okunma Zamanı: 01 – 04 Kasım 2023

ŞİİR | 14.baskı – Aralık 2022 |
Can Yayınları | 186 sf.

“(…)
Bana halk verdi kimliğimi
bırakmadım hiç halk olmayı.” ( s.185 )

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

Okuduğum dördüncü Pablo Neruda kitabıdır KURUNTULAR KİTABI. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında okuduklarım:

■Ayaklarına Dokunurum Gölgede
■ Yeryüzünde Konaklama
■Kuşlar Sanatı

Okunmayı bekleyen üç kitabı daha var şairin.

Öncelikle bu kitabındaki şiirleri de çok beğendiğimi belirtmek isterim. Kimi zaman duygulandım, kimi zaman tebessüm ettim.
Okuduğum üç kitabından farklı olduğu hissediliyor.Yine kimi sayfalara işaretler yapıştırdım, yine farklı kalemlerle mısraların altını çizdim, yine kocamaaan ünlem işaretleri çizdim sayfanın kenarına! Neruda’nın bu kitaptaki bütün mısralarını Türkçe söyleyen, kıymetli şairlerimizden ALOVA’ya minnet duydum, yoksa nasıl hissedilebilirdi ve kavranırdı o güzelim söyleyiş.

Bir sürü insan içinde kimim ben, biz kimiz,/ karar kılamıyorum birinde:/ kaybolmuşlar giysilerinin altında,/ başka şehre taşınmışlar.” ( s. 71 )

Sevgili Okurlar,

Şair bu kitaptaki şiirlerini 1957 – 1958 yıllarında yazmış.
Can Yayınları kitabın başlangıcına,
Arjantinli gazeteci Rita Guibert’in Latin Amerikalı yedi yazarla yaptığı söyleşileri içeren YEDİ SES adlı kitabından Neruda’ya ait olan bölümden kısa bir bölüm koymuş. Bahsi geçen kitap – YEDİ SES – yine Can Yayınları tarafından Aralık – 2021’de yayımlanmıştır.

Yapıtlarınızın farklı evreleri var; değil mi?” sorusuna şu yanıtı vermiş:

Aslında benim evrelerim falan yok, onları eleştirmenler keşfediyor. İnsan evrelerle yaşamaz. Ya da bir evrenin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini hiç kimse bilmez. Benim şiirimin bir erdemi varsa, o da bir organizma olmasıdır; şiirim, organiktir ve benim bedenimden çıkar. Çocukken şiirim de çocuksuydu, gençliğimde şiirim de gençti, acı çektiğim dönemlerde umarsız, toplumsal savaşa katılmak zorunda kaldığımda saldırgan oldu. Bugün yazdığım şiirde hâlâ tüm bu eğilimlerin bir karışımı vardır.(…) Her zaman içten gelen bir gereksinimle yazdım; sanırım bu tüm yazarlar, özellikle de tüm şairler için geçerlidir.” ( s.15 – 16 )

Kuruntular Kitabı için ise şunları söylemiş:

“Kuruntular Kitabı’nın havası, ince bir alaycılıkla neşeli bir yaklaşım arasında geziniyor. Şiirimin genel havasından farklı. Kendi kendimi alaya almam da söz konusu burada. Hiç kuşkusuz mizah denen şeyi hedeflediğim yok, zaten beceremezdim. Ama mizahı her zaman düzyazının, romanların ve oyunların temel öğelerinden biri olarak görmüşümdür. Mark Twain bir mizahçıdır, ama Dostoyevski’yle Shakespeare de öyledirler. Bu onsuz edilemeyen mizah, şiir dünyasının çok uzağındadır.” ( s.17)

Öyle yorgun ki yüreğim/ bunca şey bilmekten,/ sanki irili ufaklı taşlardan/ bir çuvalı sürüklüyorum,/ sanki dinmeyen bir yağmur/ yağıp duruyor belleğime./ Bir şey sorma bana./ Bir şey bilmiyorum.” ( s.67 )

Kitabın son ve en uzun şiiri GÜZ VASİYETİ‘nde diyor ki:


Sordular bana bir zaman / neden böyle kapalı yazıyorsun,/ bıraktım geceye sorsunlar,/ madenlere, köklere./ Bilemedim ne diyeyim,/ derken, iki zalim/ yalınkat olmakla suçladı beni:/
bıraktım akan sular yanıtlasın,/ uzaklaştım koşarak, türkü söyleyerek.” ( s.177)

İşte bu şiir boyunca, kendisini eleştirenlere; şiirin kimi bölümlerinin kenarlarına notlar yazmış muzip bir şekilde! Örneğin, “Bazı iyi niyetli kişileri yanıtlıyor.” Ya da, “Nefret karşısındaki durumunu bildiriyor.

Şiir okumayı seven okurların dikkatine, sevgimle ve şevkimle iletiyorum. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

🍁”Sonbaharıydı kitapların / uçuşuyordu yaprak yaprak. / Kederli mutfakta / dönerek uçuyordu gri şeyler, / yaslı, yorgun kağıtlar,/ ölü bir soğanın kanatları.” ( s.127)

🍁”Benimle yorulmanızı istiyorum / iyi yapılmamış her şeyden / her şeyden bizi yaşlandıran./ Yıpratmak için başkasını / hazır bekleyenlerden.” ( s.53 )

NE OKUDUM | EKİM 2023

📚NE OKUDUM – EKİM 2023 📚

🌳FLORANSA VE BAĞDAT – Doğu’da ve Batı’da Bakışın Tarihi | Hans Belting |
Koç Üniversitesi Yayınları | SANAT TARİHİ
[ Eylül ayında başladığım bu okumamı EKİM ayında tamamladım.]

🌳SANAT VE YALANLAR | Jeanette Winterson | Kafka Kitap | ROMAN

🌳YAYAN YAPILDAK | Haydar Ergülen | İthaki Yayınları | DENEME

🌳AFORİZMALAR | Oscar Wilde | T. İş Bankası Kültür Yayınları [ Modern Klasikler Dizisi] | AFORİZMALAR

🍃“Adaletsizlikten daha kötü bir şey varsa, o da kılıcını kuşanmamış adalettir.” ( s.5 )
Aforizmalar | Oscar Wilde

🍃“…, yol yormaz insanı, durmak, oturmak, gidememek yorar.” ( s.72 )
Yayan Yapıldak | Haydar Ergülen

🍃”Mesele sadece yalan söyleyecek olmam değil, doğruyu söyleyemeyecek olmam. Karşımdaki nesneleri hatırlamayı başaramayacağım için, her birine ait muğlak bir bir geçmiş uydurmam gerekecek. Dürüst bir yalandan daha tehlikeli başka ne olabilir?
( s.153) | Sanat ve Yalanlar | Jeanette Winterson

🍃”Hepimiz etrafımıza gözlerimizle bakar, dünyayı gözlerimizle algılarız, ama bakış her şeyden önce bireyin ifadesidir ve toplumsal bir edimdir.“(s.264 ) Floransa ve Bağdat | Hans Belting

Sevgimle ve şevkimle ilettim! İlgi alanınıza girenler varsa, içtenlikle öneririm.
Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

SANAT VE YALANLAR | ART & LIES | JEANETTE WINTERSON

Zaman beni böyle sürüklerken, ruhuma ne olur? Ruhuma ne olur?” ( s.157 )

Sanat ve Yalanlar: Bir Muhabbet Tellalı ve Üç Sesten Bir Parça | Art & Lies: A Piece of Three Voices and a Bawd | Jeanette Winterson ( d.1959 )


Çeviri: Belgin Selen Haktanır

Okunma Zamanı: 16 – 26 Ekim 2023

Roman | 1.baskı – Ağustos 2023 |
Kafka Kitap | 232 sf.

📍Not: Kafka Yayınevi kitabın sadece ana başlığını yazmayı uygun bulmuş. Orijinalindeki alt başlığı da ekleyerek buraya aldım.

İnsanları diğer hayvanlardan kesin olarak ayıran iki şey vardır: geçmişe duyulan bir merak ve dilin imkânları. Bunlar bir araya gelip bir üçüncü fark yaratır: Sanat.” ( s.151 )

Bu cümleden hareketle, Jeanette Winterson edebî sanat yapmış, diyebilirim. Lâkin sorduğu şu soru, sadece “sanat yapmış” dememe mâni oluyor: “Bir hayatı oluşturan şey nedir; olaylar mı yoksa olaylarla ilgili hatıralar mı?” ( s.199 )

Bir de şu cümle var: “Beni hoşuma gitmeyebilecek bir dürüstlüğe hapseden başka sözcükler…” İşte belki kurgu belki yaşanmış gerçekler, “Sanat hayatın aynasıdır” dedirten gerçekler! İz bırakan, acıtan…

Üç hayat, üç kişi; ortak noktaları okuyacak olanlara kalsın isterim.

HANDEL – PICASSO – SAPPHO

Müzisyen – Ressam – Şair

Bu üç isimden sadece Sappho kendisi olarak var. Handel önce Katolik bir din adamı sonra cerrah olarak var; Picasso, abisinin cinsel istismarına maruz kalan ressam kız olarak var.

Dürüstçe ifade edeyim, hiç de kolay bir okuma olmadı benim açımdan. Bunun çeşitli sebepleri var. Birincisi, metinle arama zihinsel mesafe koymayı beceremeyip, etkilenmem; ikincisi, kurguyu takip ederken metinden kopmam. İki ayrı uç! Yazar bunu özellikle mi yaptı bilmiyorum ama kimi zaman başımı ağrıttığı kesin. Çoğunluğu diyalog odaklı olmayıp, kahramanların zihinlerinden geçenleri okuyoruz. Bilinç akışı, evet yoruyor cidden. Zira psikolojik altyapısı da olunca, bu durum kaçınılmaz. Öte yandan, öyle muhteşem metinler var ki sanki şiirin düzyazı hâli!

Otobiyografi diye bir şey yoktur; sadece sanat ve yalanlar vardır.” ( s.81 )

Kimi Latince, İtalyanca, Fransızca cümleler için dipnot verilmemiş. İngilizce metinde de öyle mi bırakılmış bilemiyorum ancak bir tanesi var ki, Google Çeviri kullandım, yeraltı edebiyatına yakışır ağır argo bir cümleydi.

Lâfı uzatmadan burada keseyim.

Geçmiş arkamda eskiden yaşadığım bir ev gibi duruyor. Uzaktan temiz ve parlak ama yaklaştıkça garip bir karanlığa boğulan pencereleri olan bir ev.” ( s.50 )

İşte tam da budur özet bence. Aile fertlerinin, Katolik inancının ve kişisel yaşam tarzının görünen yüzü ile görmediğimiz yüzü. Şahsen tahammül etmekte zorlandığım yerler oldu. Biliyorum, gerçekler can yakar. Yandı, çünkü benzerlerini ülkemiz özelinde de yaşıyoruz.

Bu kitap hakkında yetkin bir kalem erbabı bir değerlendirme yazsa ne güzel olur. Çünkü görebildiğim kadarıyla İngilizce’de de fazla bir değerlendirme yok. Işık, tren, deniz vb. tekrarlanan metaforların ne anlama geldiğini bilmek isterdim. Tren için “Zaman” ı temsil ediyor desem, Zaman da çokça vurgulanmış “kişi” gibi. Neyse efendim, ortalığı daha fazla dağıtmayayım.

Bu derece zor bir kurguya verdiği emek için çevirmeni Belgin Selen Haktanır’a teşekkür ediyorum.

İlgi duyanlara sevgimle iletiyorum.

Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Alıntı:

📚”Hepimiz aynı dili konuştuğumuzda, şair artık konuşamaz. Dil, farklılıklarla beslendiğinde zengindir. Hiçbir fark olmadığında, zenginlik de olmaz. Ölüler arasında ayrım yapmak imkânsız olur.” ( s.76 )

📚”Kurtuluş gelecekse bile bilinçli olacak. Bilgeliğe giden yol cehalet değil. Duyguların içtenliği de yeterli olmayacak. Sözcük beni ifşa edecek; konuşuyorum, o halde varım.” ( s.152 )

YAYAN YAPILDAK | HAYDAR ERGÜLEN

Varmak, yola gözünü dikmektir, gitmekse, yolu göze almak.” ( s.43 )

YAYAN YAPILDAK | HAYDAR ERGÜLEN

Okunma Zamanı: 12 – 15 Ekim 2023
Ödemiş – İZMİR

📌2023 Vedat Günyol Deneme Ödülü

Deneme – Yolyazı | 1.baskı – Ocak 2022

İthaki Yayınları | 94 sf.

Şair ve “Nar’ın babası” Haydar Ergülen, alfabenin 29 harfine göre sıraladığı başlıklara şa – ha – ne metinler yazmış! Ana teması YOL olan bu denemelere “Yolyazı” altbaşlığını koymuş. Şiirin deneme hali mi diyeyim, şiirsel denemeler mi diyeyim, bilemedim. Her ne hâl ise her şekliyle çok beğendim. Her biri, iki sayfayı biraz geçen uzunlukta metinleri bu derece etkileyici yazabilmek, bunu söylemek haddim değil ama, ciddi bir birikimin özü gibi.

Yazarlar, şairler, kültürler, acılar, sevinçler, yollar, yolcular, doğa, vb. hayata ve insana dair ne varsa ve insanım diyene neler hissettirdiğine dair bir “Yolyazı” yolculuğu.

Ödemiş / İzmir yolculuğuna çıkarken yanıma almıştım. Bu yüzden biraz farklı hissetmeme de vesile oldu.

🍀”…, yol yormaz insanı, durmak, oturmak, gidememek yorar.” ( s.72)

🍀”Yola düşmek, her zaman bir başlangıcı, tazeliği, yeniliği işaret eder.Yola çıkmak, bir anlamda da dünyaya gelmektir. Yeniden. Dünyanın nasıl döndüğünü sanıyorsunuz? İnsanlar yola çıkınca, yürümeye başlayınca dünya da dönmeye başlıyor. Yürüyelim arkadaşlar! ” ( s.27 )

Daha ne desin? değil mi?!

Şimdii; yukarıda, alfabetik sıraya göre başlıklar seçmiş, dedim. “Ğ” n’ola, dediğinizi duyar gibiyim. Kitabı okumak isteyenlere bırakıyorum cevabı!

“Hediye Edebileceğim Kitaplar” listemin yeni üyesi oldu bu kitap!

Şehiriçi, şehirdışı; YAYAN YAPILDAK yollarda olmak, yolda olmak, “yolu göze almak” dileğimle, sevgimle ve şevkimle ilettim!

Şark’ın vaktiyle, Garbın zamanını aynı şey sanmayın. Kalp vakti, iç vaktidir Şark’ta. Vakit, gönüldür. Dünyaya değil yola, fenaya değil aşka, yalnızlığa değil dosta ayarlıdır.” ( s.76 )