HALLER LEYLA | LÂLE MÜLDÜR

Türkiye kendini “Batılı” sanan bir kesimle, “Arap” sanan bir kesimin şizoid savaşını yaşıyor.
[ s.133 – “Asabiyim Ben!” bölümünden…]

Haller Leylâ | Lale Müldür ( d.1956 )

Okunma Zamanı: 21 – 31 Ocak 2024

Deneme | 1. Basım – Aralık 2018

Alfa Yayınları | 275 sf.

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları!

Keşke şiirlerinden önce bu kitabı okusaymışım, dedim kendi kendime. Sonra düşündüm, böyle olması gerekiyormuş.
Merakla okudum Haller Leyla’yı💜🍃

Onda şair kalbi var. Bir amfitiyatro gibi, her şeye herkese yer buluyor.” demiş Ahmet Güntan. Kitabı bitirince ne demek istediğini daha iyi anladım😊 Çünkü o kadar farklı alanlarda kalem oynatmış ki, o kadar farklı düşünce dünyası var ki, beyin kanaması geçirmesine şaşırmadım.

Okuyacak olanlara epey yolculuk yaptırıyor Müldür. Kendi düşüncelerini de sakıncasız paylaşarak edebiyattan sanata, felsefeden Türklerin tarihine, dinlerin tarihine, kadın sorunsalına ve dahasına!

Kitabın içeriği şu şekilde:

LÂLE MÜLDÜR PORTRESİ başlığı altında Yapı Kredi Yayınları’nın Kitap-lık, Şubat 2003, 58.sayısında yer alan İlhan Berk’in onun için yazdığı şiir ve sonrasında sırasıyla, Mazhar Candan, Perihan Mağden, Ahmet Güntan, Seyhan Erözçelik, Balkan Naci İslimyeli ve Enis Batur kaleminden Lâle Müldür’ü anlatan metinler…

Müldür’ün epeyce başlık altında kaleme aldığı yazılarının ana başlıkları ise şu şekilde:

✏Sanatın ötesine geçenler
✏Hallerarasılık
✏Ne palto ne de ev
✏Varoluşla kuramın karşılaşma hali

Ne var ki, Ortadoğu’daki kadın sorunu Batı’nın dikte ettiği terimlerle ortaya konmaktadır. Ortadoğu’daki durumun farklılığı gözden kaçırılmaktadır. Diğer tüm sorunların yanında bu konuya da Batılı olmayan bir bakışla yaklaşmak gerekir.
[ s.249 – Kimi Doğulu Kadınlar bölümünden… ]

Kitaplığımızda mevcut olan şiir kitaplarını daha önce okumuştum. Ancak okumadığım tek kitabı kaldı; yazdığı tek roman, BİZANSİYYA

Deneme okumayı sevenlere ve Lâle Müldür’ü merak edenlere içtenlikle öneririm HALLER LEYLA’yı…

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Sıfır noktam İstanbul, diye düşünüyorum. Edward Said sanal bir Doğu yaratıyor ve empoze ediyor Doğu’ya. İstanbul, Doğu’yla Batı’nın buluştuğu yer olarak sıfır noktası. Bu sıfır noktası nasıl bir varoluş yaratır? Aslında o varoluşsuz bir şizofreni yaratıyor. Çok zenginleştiren ama iz bırakmayan bir yapı.
[ s.55 – Pariste Bir Karşılaşma bölümünden… ]

Alıntılar:

📍”Bu toplum ona başında o kadar acımasız davrandı ki, o donmuş bir lahanaya döndü. Bir kere görmüştüm, kırağının altında yatan lahanalar. Önce buz gibi bir gerçeklik, sonra yaprak yaprak açılan hep aynı olgu. Değişik hiçbir şey yoktur lahanada. Yaprak yaprak kendini tekrarlar. (…) yaratıcılıktan çok az nasibini almış bu otoriter, ikiyüzlü, donuk lahana toplumda barınamazdı. Kendinden farklı olanı hemen toplumdışı yapan, onu cezalandıran, onu hemen yok eden bir toplumdur bizimkisi.
[ s. 25 – 26 | Lâle Müldür’ün Ece Ayhan için yazdığı bölümden… ]

📍”Şu an benim için en üzücü olan şey bir defter dolusu şiirin kayıp olması. Hastanede tuttuğum defter. Defterle beraber kaybolan şiirler bir yana, yaşadığı sürece hiç değilse hastalığım için tanıklık edebilecek bu deftere ilişkin söyleyebileceğim tek şey var artık: “Art arda bir defter tutmuşum ve kaybetmişim.” Tıpkı hayatta başka birçok şeye öyle olduğu gibi…
[ s.89 – Lâle Müldür ve Hastalığı bölümünden…]

Yorum bırakın