Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına | Azra Erhat ( 1915 – 1982 )
Okunma Zamanı: 10 – 17 Mayıs 2023
Tarih | 1. Basım – Mart 2023 |
T. İş Bankası Kültür Yayınları | 139 sf.

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,
Çevirileriyle de âşina olduğumuz aydınlarımızdan kıymetli Azra Erhat’ın Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına adlı eserinin odak noktası, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923’te Konya’da gençlere yaptığı konuşma; yani Konya Söylevi.
Azra Erhat bu konuşmanın içeriğini, Atatürk’ün kullanmayı seçtiği kelimeleri, neyi vurgulamak istediğini, isim vermeden neyi / kimi eleştirdiğini açıklamaya çalışmış.
Peki, Konya Söylevi neden önemli? Şöyle açıklıyor Erhat:
“Mustafa Kemal kurmak üzere olduğu yeni düzende kendisiyle birlikte söz sahibi olacak, kendisini destekleyecek, eylem ve devrimlerini gerçekleştirecek yönetici kesimin niteliklerini saptamaya çalışıyor. Kısacası yeni bir insan tipi yaratmaya. Bu insan eski düzende ne idi, neden başarısızlığa uğradı, yeni düzende başarı kazanması için nasıl olması gerekir? Konya Söylevi’nin özü budur, önemi de buradan kaynaklanır.” ( s.36 )
Sevgili Okurlar,
Azra Erhat bu söylevi yorumlamak için belli bir metod oluşturduğunu da belirtmiş. Konuşmanın neyi içerdiğini tümden yorumlamak yerine; kullanılan kelimelerden, seçilen ifade tarzından vb. detaylardan yola çıkarak – kendi ifadesiyle – tümevarmak istemiş. Bu sebeple öncelikle kaynakları tespit etmiş. O temel kaynaklar şunlar:
1- Düşün tarihi,
2 – Basın tarihi,
3 – Edebiyat tarihi. ( s.37)
Diyor ki Azra Erhat:
“Bu tarihlerin hepsinde aynı adlara, aynı kişilere rastlıyoruz. Tanzimat’tan Konya Söylevi’nin verildiği güne kadar münevver olarak nitelendirilebilecek kişiler düşün tarihinde de, basın tarihinde de, edebiyat tarihinde de etkinlik göstermiş kişilerdir; gazeteci – yazar, şair – romancı, öykücü, özetle kalemleriyle düşüncelerini dile getirmiş, görüşlerini savunmuş kimselerdir. Dahası, siyasal bir etkinlikleri olmuş, politikaya karışmış, sosyopolitik konumlarıyla bir rol oynamışlarsa da, yazarlıkları ağır basmaktadır. Sözü geçen tarihlerin her birinden kalıcı niteliklerini yazılarına, yazarlıklarına borçludurlar. O halde onları en gerçekçi kimlikleriyle bize tanıtacak gene de edebiyat tarihidir.” ( s.38 )
Münevveran kim? Aydın kim? Avam kim? Havas kim? 1923 yılının öncesini okuyoruz sıkılmadan, çünkü konuşur gibi yazmış Erhat. Notlar aldım, cümleleri değil paragrafları çizdim!
Peki, canımız, kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk sonrası, “aydın”lanmamız devam etmiş mi? Heyhat! Ne gezer! Erhat, kendi çağdaşlarını da;
“Bizimki eleştirecek, neyi, ne için, her şeyi kendi ünü için. Yıkacak habire… (…) Diyeceğim şu ki, bilimsel aydının yazıları aydınlatmadı beni, romanlara başvurdum. İşte o doyurucu oldu. Tanzimat’tan bu yana aydın nasıl gelişti, onu araştırıyorum habire.” ( s.129 ) cümleleriyle eleştirir.
10 Kasım 1980 tarihli yazısında bir tespit yapmış Erhat ki katılmamak elde değil:
“Bu ülke bir tragedya ülkesi, dram sürüp gidiyor bin yıllar boyu, yıkıntı, yapılmışı koruyamamak, bir gerikalmışlık, atılımsızlık, başaramama ya da toplumca dayanamama…” ( s.124 )
Sevgili Okurlar, ilgiyle okudum Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına kitabını. Tarih okumaya ilginiz olmasa bile derli toplu, neden – sonuç ilişkisi kurarak, oldukça sade bir anlatımla yolculuk yaptırıyor kıymetli Azra Erhat. Ne üzücü ki kitabı tamamlayamadan vefat etmiş. Olsun varsın, ışıklarda uyusun. Bu kadarı bile bana nimettir.
Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
🕯”Atatürk’e ben ne diyeceğim, ne katacağım, O’nun istediği benim çalışmam ve anlamam ve de yazmam değil miydi? O halde bu yoldan da bulurum onu, iş yapmış olurum, ama çıkar ama çıkmaz. Az mı boğuştu o da zamanının aydınıyla! Nasıl olsun istedi ve nasıl da olamadı… Bunlar çıkar ortaya.” ( s.129 )