Babalar ve Kızları | Selda Uygur
Okunma Zamanı: 02 – 04 Eylül 2022
Roman | 1. Baskı – Mayıs 2022 |
110 sf. | Bilgi Yayınevi
2020 Turgut Özakman İlk Roman Yarışması Birincilik Ödülü
Selâmlar Sevgili Kitap Dostları!
Öncelikle belirtmek isterim ki, bu kitabı okuma sebebim aldığı ödül değil Babalar ve Kızları başlığıdır. Anne – kız iletişimi kadar, baba – kız iletişimi de sorunlu bir toplumuz ne yazık ki. Aslında genelde bir iletişim sıkıntımız var. Neyse konumuz bu değil.
Selda Uygur ismini ilk kez bu kitapla duydum. İlk roman için oldukça başarılı buldum. Yazı tecrübesi olduğu hissediliyor. Aslında karmaşık denecek bir kurguya sahip roman. Akıcı bir hikâye ile bu karmaşıklığı, merak da işin içine girince, pek hissetmiyorsunuz.
Kimi bölümler gerçek mi yoksa rüya mı hissi veriyor. Anlatıcı genç kız, Zorba lâkaplı dedesinin hayatını merak ediyor ve peşine düşüyor. Dede ölünce, gençliğe adım atma sancıları çeken bu genç kıza Karamazov Kardeşler romanı ile beraber bir tomar kâğıt bırakır. Bu kâğıtlarda dedenin anlattıkları vardır. Bir yandan kâğıtlarda yazanları okuyup dedenin hayatına sızarken diğer yandan Karamazov Kardeşler romanını çözmeye çabalar genç kızımız. Kendi iç dünyasında durum böyledir ancak evde işler karışıktır. Delilik emareleri gösteren bir baba, eziyet gören bir anne, kaçma hissi, deniz gezmeleri vb. Kurgudaki zaman, rüya ve koku vurguları çok belirgin. Kokuyu tanımlama alışkanlığını dedenin babasından miras almış kadınlığa geçme sancıları çeken kızımız. Örneğin şöyle tanımlamalar var:
şiirlekarışıkiyotzamanı kokuyor
aşklakarışıkkar kokuyor
yazım şekli birleşik olarak, atlamadıysam, yedi tane böyle tanım not aldım okurken.
“on altı yaşındaki kendime…” diyerek kendine ithaf ettiği ilk romanında dedesinin öyküsünü anlatmak için okura şöyle seslenmiş:
“Sana onu biraz anlatsam sıkılmazsın değil mi? Sıkılsan da anlatmaktan başka çarem yok. Anlatmayı çare olarak görüyorum sanma. ‘Benim karşı koyuşum ya da eylemim de bu’ diye tanımlarsam anlatmayı, haksızlık etmiş olurum. Zamanda yolculuk yapabileceğini herkes bilmeli. Bunun bilime karşı koymakla bir ilgisi yok. Zihnin gücü açıklanamaz. Eylemlerin bütünü orada gerçekleşir.” ( s.12 )
Dolayısıyla en başında okuru hazırlamış zamanla uğraşacağına. Pekiii, Baba ve kız bu kurgunun neresinde – adından sebep – derseniz, her yerinde diyeyim. Okuyacak olanlara, okuyacak mesafe bırakayım değil mi?
Kitabın sonuna geldiğimde, zamanda zihnen sıçrama yapmayı seven yazar, “Peki ya yolculuk bitmediyse?” demez mi! Haydi bakalım, ikinci kitabı bekle dur artık!
Ben bu romanı çok sevdim! Yolu açık, okuyanı çok olur umarım!
Başta yazmayı unuttum, buraya iliştireyim bari; bu kurguda Beyoğlu var, Kadıköy var, Gazhane var, eski İstanbul var, mahalle kültürü var, dolmalı börekli denize gitmeler var; var da var! Sezen Aksu şarkıları da var, yabancı popçular da! Hatta karışık kaset doldurma bile var! Çünküü, çok geçmişe yolculuk yapsak da ana zaman dilimimiz ’80’lerin sonu ile ’90’ların başları efendim!
Sevgimle ve şevkimle ilettim! Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
📌Selda Uygur’un, 2021 yılında, Türk Romanından Örneklerle “Edebiyat ve Kıskançlık” ” adlı bir inceleme kitabı da yayımlanmış.
Alıntı:
“Üniversite sınavını kazanan arkadaşlarıma ödül olarak güneyde deniz tatilleri verilmişti. (…) Ben annemin yüzünün şişmediği, babamın sesinin sustuğu tek günü ödül olarak almaya hazırdım. Bir de kitaplar… Bir kütüphanemin olması hayali bile geçmek bilmeyen yaz günlerinin sıcaklığını Akdeniz bitkilerinin kokusuyla çevrelenmiş ılıman günlere çeviriyordu.” ( s.100 )
