Hoşça Kal Umut | Ayla Kutlu ( d. 1938 )
Okunma Zamanı: 13 – 20 Temmuz 2022
Roman | 4. Baskı – Ekim 2011|
Bilgi Yayınevi | 206 sf.
1987 Mülkiyeliler Birliği Rüştü Koray Ödülü
Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,
Ayla Kutlu eserlerini okumayı seven bir okur olarak, ne kadar tarafsız kalabilirim bilemiyorum doğrusu. Ancak bildiğim birşey var; okuduğum her kitabında kullandığı dile hayran kalıyorum. Öyle güzel ifade ediyor ki duyguları, doğayı, insanı ve olayları, bana hayranlıkla okumanın zevki kalıyor.
Minnetimi ve teşekkürümü yazımın başında ifade etmek istiyorum.
Daha önce okuduğum dört kitabı gibi Hoşça Kal Umut romanında da “belli bir zaman parçasını” kullanmış Ayla Kutlu. 12 Mart Dönemi…
Romanın erkek kahramanı Oruç, “1971 olayları sırasında müebbet hapse hükümlü bir çocuk. İnfazdan yararlanarak serbest bırakılmış.” Fakat geri çağrılma tedirginliği yaşıyor. Yirmi yaşında girdiği hapisten, yirmi sekiz yaşında çıktığında hayatın değiştiğini farkediyor.
Her şeyin farklı yaşandığı “toplu” hapishane yaşamının tersine, dışarı çıkmış Oruç , “birey olmayı öğrenme” arzusu içinde şunları geçiriyor içinden:
“Birey olmayı, bütün tatları duyabilen bir insan olmayı öğreneceğim. Kitaplar alacağım. İzin verilenleri değil, kendi istediklerimi seçerek. Onların beni içlerine çekmelerinden, soluklarını yutmama izin vermelerinden müthiş haz duyarak.” ( s.12 )
Güvercin tedirginliği derler ya hani, işte Oruç’un tedirginliği tam da öyle. Fakat hayatına bir aşk girer! Algüz… Algüz onu sevsin, alışsın istemez çünkü onu kırmaktan korkar Oruç.
Peki Oruç, istediği gibi bir birey olabiliyor mu? Bu sorunun cevabını okuyacak olanlar öğrenecek kuşkusuz. Ben sadece bir tüyo vereyim; bu romanı, bir “bildungs roman”, yani kurgu boyunca kahramanın gelişip olgunlaştığı bir roman olarak tanımlayamam…
Sevgili Okurlar; 1987 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nden Günseli Önal ile yaptığı söyleşide:
“Sanatçılar resmi tarihin dışına çıkabilen ve insanlara görüş ufku açan kişilerdir.“
demiş Ayla Kutlu. Söylediğini yazdıklarına oya gibi işlediğini, okuduğunuz bir kitabında gerçekten farkedebilirsiniz.
“Geçecek… Her şey geçer. İyi ve kötü, dayanılır ve dayanılmaz her şey. Zaman ve güzellik, sonra insan…” ( s.14)
Her şey geçmeye geçiyor da sevgili okurlar, ardında bıraktığı seda hoş mu değil mi; işte bütün mesele bu.
“Canına bile sahip çıkamazsın bu ülkede. Sigara yakar gibi ateş alır silah.” ( s.175) cümlesini okuyunca derin bir ah! çekmedim desem yalan olur! Hep mi tanıdık gelecek kimi şeyler!
Oruç’un hapishanedeki defterine yazdığı gibi;
“(…) Tek şeyin önemli olduğuna inancım hiç değişmedi. Yaşamımın özeti de bu: Onurlu kalmak…” ( s.133 )
Konu netameli ama dil muhteşem! Canım Ayla Kutlu! Ömrünüze bereket!
Sevgimle ve şevkimle ilettim! Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
