Birlikte Yaşamayı Öğrenmek – Politik Dostluk ve Eğitim | Ayşegül Komsuoğlu
Okunma Zamanı: 08 – 18 Mayıs 2022
Toplumsal Hareketler ve Siyaset |1. Baskı – Mart 2018 | H2O Kitap | 156 sf.
Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,
Başlığı ve alt-başlığı ile dikkatimi çektiği için merak edip kitaplığıma kattığım bir kitaptır Birlikte Yaşamayı Öğrenmek. Epeyce rafta bekledi maalesef.
Ayşegül Komsuoğlu, biyografisine göre, “İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda görev yapmakta ve Türkiye siyasal yaşamı ve siyaset bilimi alanlarında çeşitli lisans ve lisansüstü dersler vermekte” olan bir akademisyen.
Öncelikle belirtmek isterim ki yazarın akademik terbiyesi ve birikimi, dipnotlardaki titizliğinden ve kitabın sonundaki Kaynakça‘nın bölümlere – Kitaplar, Makaleler, İnternet Kaynakları – ayrılmasından çok net belli oluyor. Bu hoşuma giden bir yaklaşım. Teşekkür etmek isterim.
Birlikte Yaşamayı Öğrenmek, Önsöz ve Giriş hariç üç ana bölümden oluşmakta:
- Politik Dostluk için Eğitim ( Hannah Arendt odaklı)
- Eğitim, Politika ve Eşitlik (Jacques Ranciére odaklı)
- Politik Dostluğu Destekleyen Bir Eğitim Anlayışı İçin Gözlemler ve Öneriler
Komsuoğlu, yukarıda anabaşlıklarını verdiğim üç metnin içeriğini, şu üç ismi temel alarak oluşturmuş: Gert Biesta, Jacques Rancière ve Hannah Arendt. Bunların belli başlı kitaplarının (örneğin Rancière’nin Cahil Hoca‘sı) ve makalelerinin haricinde de atıf yaptığı pek çok akademisyen bulunmakta. Kısaca, oldukça dolu dolu ve titiz bir çalışma var elimizde. Bu nedenle, okumayı düşünenlere naçizane önerim, bölümleri ara vererek okumanızdır.

Sevgili Okurlar,
“Her devletin bir ideal yurttaşı vardır. Tarihte ve günümüzde eğitim, farklı rejimlere ve farklı politik ideolojilere sahip devletler tarafından bu ideal yurttaşa ulaşmada temel araç olarak görülmüştür.” (s.3) cümlesiyle başlıyor Önsöz. “Politika ile eğitim” in kesişim kümesinden yola çıkarak oluşturulmuş bu kitapta; farklı kültürel kimlikleri yok sayarak veya tektipleştirmeye yönelik düzenlenen müfredatların, “bir araya geldiğimiz kamusal alanda bize bizi sevmeyi (s.4)” öğretemeyeceğini vurguluyor.
“Politik alanda birbirine dost olabilmek bu ülkenin güzel yarınları için elzemdir. Farklılıkların bir arada var olurken tartışabilmesi yalnızca politik alanda birbirini dinleyen ve anlamaya çalışan insanlar arasında anlamlıdır.” (s.4) cümlesine ve daha pek çok cümlesine yürekten katılıyorum. Ancak kitapta fikirlerine katılmadığım konular da mevcut. Alternatif eğitim yaratmak amacıyla, din referanslı kimi özel okulların ya da taşradaki kimi cemaatlerin oluşumuna sempati ile bakılmasının nelere mal olduğunu, maalesef yaşayarak öğrendik. Keza, rezerv koyduğum bir diğer konu ise Köy Enstitüleri ile ilgili idi. “Otuz yıllık mecburi hizmet şartı” konusunu ilk defa bu kitaptan öğrendim ki cidden çok fazla ve fakat bölgesel ve topyekün kalkınma ve aydınlanma için keşke iyileştirilerek devam edilip, toprak reformu da yapılabilse idi.
Sevgili Okurlar; buraya kadar yazdıklarımı dikkate aldığınızda, kitabın ne derece detaylı bir içeriğe sahip olduğuna dair bir fikir verebilmişimdir umarım.
Hem bir öğretmen hem de bu ülkenin bir yurtdaşı olarak, ülkemizin çok kültürlü yapısını bir zenginlik olarak görüyorum. Bu zenginliğin parça parça değil, üzerinde yaşadığımız bu vatana hep beraber katkı sağlayacak şekilde temellendirilmesi elbette önemlidir. Ancak bu zenginliğin başka amaçlar için kullanılması beni her daim üzüyor ve endişelendiriyor.
Ayşegül Hoca sorunları ve çözümlerini tespit etmiş, kendi açısından açıklamış ama yine de şöyle bir endişesi var:
“Bu endişe, eğitim ve politika üzerine yazarken iktidarın eğitime müdahalesini ideal vatandaş kurgusundan uzak tutarak nasıl biçimlendirebileceğimiz sorusuna vermeye çalıştığım cevabın yeni bir “ideal vatandaş kurgusu” yaratmasıdır. Bir askeri darbenin iyi olabileceğine inanan bir öğrencime sorduğum soruyu belki de kendime sormalıyım:
“Müdahalenin iyisi nasıl olur?” ” ( s.20)
Üstünde düşünmeye değer bir soru değil mi!
Daha fazla haddimi aşmayıp burada keseyim.
Birlikte Yaşamayı Öğrenmek‘in metinlerine kaynaklık eden Ranciére kitaplarından Cahil Hoca‘yı okumayı, Aptallaştıran Eğitim adlı kitabı okumamdan sonraya bırakmıştım ancak hâlâ okumadım. Keza aynı akıbet, Hannah Arendt’in bazı kitapları için de geçerli. Bu kitap vesile olacakmış demek ki! Her kitap zamanını bekler, sözü doğru galiba!
Birlikte Yaşamayı Öğrenmek – Politik Dostluk ve Eğitim , katılmadığım yönler olsa da önemli ve kıymetli bir emeğe ve içeriğe sahip Sevgili Okurlar.
Sevgimle ve şevkimle iletiyor, cümlemize Hannah Arendt’in “*amor mundi“sini diliyorum!
*amor mundi = “dünya sevgisi”
Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
