İstanbul Maviyken | Tolga Gümüşay ( d.1972)
Okunma Zamanı: 23 – 25 Mart 2022
Roman | 1. Basım – Şubat 2020 |
Altın Kitaplar | 246 sf.
Madam Anastasia Romanova ( Barones ), Pera Beyefendisi Vasili, Kadırgalı Agop Bey, Mucit Selim, Lâle Hanım, Bella, Orhan Veli, Sait Faik, Abidin Dino, Chagall vb. Beş benzemez gibi geliyor insana önce ancak bir zamanların İstanbul’unu düşününce “bir ah çeksem karşıki dağlar inler” ifadesi hem özleme hem de geçmişin acılarına referans olsun isterim.
İSTANBUL MAVİYKEN! Sen ne güzelliklere kucak açmışsın.
Sevgili Okurlar; ben bu “büyülü gerçek” romanın içinde kendimi kaybettim desem yeridir! Çoook beğendim.
Roman, 1992 yılının kışında, Beyoğlu Nevizade’nin loş bir meyhanesinde başlıyor. Masada, babası başarılı ve ünlü bir gazeteci, annesi ise yetenekli bir ressam olan bir genç tek başına oturuyor. Annesini ve babasını birlikte bir kazada kaybetmenin ve hayatının muhasebesini yaparken Vasili giriyor içeri. İşte buradan sonrasında yolumuz şairlere ve ressamlara düşerken; kendinden geçmiş bu genci oturduğu apartmana götürüyor Vasili. Sonrasında tek tek bina sakinleri ve onların kesişen hayatlarının, kendini merakla okutan hikayesi!
Barones’i vesile edip, 1920’lerin işgal İstanbul’una götüreyim sizi, sabrınızı talep ederek. Diğerlerinin hikâyesi ve yollarının nasıl kesiştiği kitabı okuyacak olanlara kalsın isterim. Zira her biri birbirinden derin.
Buyurunuz…
“Hayatı, üzerine kar yağdıkça mürekkebi dağılan bir Çehov öyküsünün sayfaları gibi okunamaz hale geliyor. Yolculuk süresince aralıksız gözyaşı döken Barones’i teselli edebilmek, ileriki yıllarda o sayfaları Sait Faik öyküleri, Orhan Veli şiirleri, Bedri Rahmi çizgileriyle doldurabileceğini fısıldamak istiyorum. Ama yalnızca işaret parmağımın ucuyla elimdeki fotoğrafı okşayarak genç Anastasia’nın gözlerini silebiliyorum.” ( s.39)
Çünkü genç Anastasia İstanbul’a göçmek zorunda kalmış bir Beyaz Rus. Zorunlu göçlere maruz bırakılan başkaları da olmuş İstanbul’da kuşkusuz. İşte hepsi birden bir “mavi ışık” desem. Neden mi? Mavi renk her ne kadar umudun rengi olsa da hüznün de rengi değil mi, hatta sesi de, Blues müziğinden sebep! Ancak Kandinsky’ye göre bakın neymiş:
“… müzikte, açık mavi tıpkı bir flüt gibidir; koyu mavi ise çello gibi… Daha da koyulaştığında harikulade bir kontrbas olup çıkar. Mavinin en koyu ve sakin tonlarıysa bir orgun pes tonlarıyla kıyaslanabilir.” ( s.225)
Okumam süresince hem tebessüm ettim hem boğazıma bir yumru oturdu. Fakat umut galip geldi galiba!
Sevgili Okurlar, kitabın sonunda, altı sayfalık Yazarın Notu bölümü var. İster önce ister sonra okuyunuz. Ben sonra okudum. Ve fakat biliniz ki, bu kitaptaki karakterlerin çoğunun yaşanmış bir karşılığı var.Tolga Gümüşay, bir sonbahar sabahı, Beyoğlu’ndaki İstanbul Kitapçısı’nda Jak Deleon’un kitabına denk gelmese biz bu romanı okuyamayacaktık! Sonrasını siz okuyun derim, çünkü tek tek ne yaptığını anlatmış. Hem araştırmasına hem de İstanbul Maviyken kitabına verdiği emeğe yürekten teşekkür ediyorum!
İstanbul Maviyken, okuduğum ikinci Tolga Gümüşay kitabıdır. Daha önce 6 Yıl Tam Pansiyon adlı gençlik romanını okumuş sonrasında İstanbul Maviyken dahil başka romanlarını ve öykülerini de almıştım. Okumaya devam edeceğim yazarlarımız arasında kendisi.
Kitabın kapak tasarımını da çok beğendiğimi belirtmek isterim. Sıtkı Görçiz’in ellerine sağlık!
Kitaptaki Ahmet Hamdi mısralarıyla veda edeyim:
“Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim…“
Sevgimle ve şevkimle ilettim!
Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
Not: Arzu eden okurlar, kitabı okurken Fahir Atakoğlu’nun Istanbul in Blue albümünü dinleyebilirler😊
