Siyasi Dinler | Die Politischen Religionen | The Political Religions | Eric Voegelin ( 1901 – 1985 )
Türkçesi: Sezai Zeybekoğlu
Okunma Zamanı: 08 – 17 Mart 2022
İnceleme – Düşünce | 1. Baskı – Aralık 2021
Küre Yayınları – 82 sf.
Eric Voegelin, Alman İmparatorluğu döneminde doğmuş bir siyaset bilimci ve düşünür. Hatta yazdıkları sebebiyle tartışmalı bir düşünür. Gerçi bir bilim insanının, “acaba tepki alır mıyım?” diye düşünerek bilim yapması da pek mantıklı olmasa gerek. O da öyle yapmış zaten. Bu yüzden de Alman Nasyonal Sosyalizmi döneminde, tutuklanma ihtimali üzerine ABD’ne gitmiş ve çok sonra ülkesine dönmüş.
Benim bu kitabı alıp okuma sebebim ise, ülkemiz özelinde, din ve siyasetin uzun yıllardır ve ders alınmadan iç içe geçmiş olması. Siyasal Bilgiler öğrencisi değilim ancak ucundan kıyısından, tamamen genel bilgi edinme amacıyla, bir şekilde ilgi alanım içinde. Dolayısıyla adı “Siyasi Dinler” olunca kayıtsız kalamadım.
Kolay bir okuma olmayacağının bilincindeydim, ancak tam bir akademik fikir kasırgası ile muhatap olacağımı ummuyordum. Yine de şikayetim yok. Eric Voegelin’in hem yayıncısı hem de Münih Üniveristesi’nde Eric Voegelin Arşivi’nin müdürü olan Peter J. Opitz’ in kaleme aldığı on dört sayfalık Son Söz‘den anladığım kadarıyla; Siyasi Dinler adlı makale, son derece detaylı ve yoğun içeriği sebebiyle, sonradan yazdığı kitaplar için, tabiri caizse, akademik kuluçka görevi görmüş.
Eric Voegelin, bu makaleden sebep, tutuklanma ihtimali nedeniyle yurtdışına gitmiş. Yine bu makaleden sebep, ünlü Alman yazar Thomas Mann kendisini, Alman Nasyonel Sosyalistlere karşı “aşırı objektif” olmakla eleştirmiş ancak makalenin içeriğinin de hakkını teslim etmiş.
Şimdi geleyim makalenin içeriğine…
Öncelikle daha en başında Dante’nin İlahi Komedya‘sından
“Buradan gidilir acılar kentine” dizesi var. Devamı, “buradan gidilir bitmek bilmeyen acıya, / buradan gidilir yitmiş insanlar arasına.“
Makalenin başlığı da düşünüldüğünde, epey acıya sebep olmuş süreçlere atıftır.
“Dinden bahseden, kilise kurumunu düşünür; siyasetten bahseden ise devleti düşünür. Bu kurumlar, açık ve sabit birimler olarak birbirinin karşısındadır ve bu bedenleri dolduran ruh, aynı türden değildir.” ( s.13 ) diyor Eric Voegelin.
Buradan yola çıkarak, önce Devlet – Din bağlamında problemi analiz etmiş ilk bölümde. Sonraki beş bölüm ise tam bir tarih ve din – devlet ilişkisi yolculuğu. Eski Mısır’ dan başlayarak krallıklara ve Nasyonel Sosyalizme varıncaya kadar; Yunan Felsefesi, Augustinus, Kant, Hobbes’un Leviathan‘ı – dördüncü bölümün tamamı ona ait – , Dante’nin İlahi Komedya‘sı ve Monarşi eseri, Hristiyan teolojisi ve daha nicesi. Oldukça yoğun olduğunu daha önce belirtmiştim.
Sevgili Okurlar; aklınıza şu soru gelebilir. “Ey, bir garip okur Çiğdem, hâkim olmadığın konular içeren bu makaleyi niçin okudun?”
Cevabım: Hakim olmadığım alanlar içerse de ve okurken zorlansam da, ilgi alanıma giren konularda okuma yapmaktan çekinmem. Mevcut bilgi birikimimle kavrayabileceğim kadarını alırım, heybeme öğrendiğim yeni şeyleri katar yoluma devam ederim. Nitekim bu iyi niyetimin karşılığı olarak evren beni hep ödüllendirmiştir. Bu kitaptaki ödülüm ise elimin gitmediği, rafta yıllardır bekleyip duran Hobbes’un Leviathan’ı ile ilgili özel bölüm oldu. Az şey mi!
Ezcümle, eski çağlardan günümüze, ilahi alan ile dünyevi alan kimi zaman bir olmuş kimi zaman siyasi ideoloji din vasfına bürünmüş ve her şekilde de acılara sebep olmuş ve 21. yüzyılı idrak ettiğimiz bu yıllarda da farklı şeyleri tecrübe ettiğimiz söylenemez. Ne acı! İşte tam da bu sebeple, Siyasi Dinler‘i okuduğunuzda pek çok şey yabancı gelmeyecektir diye düşünüyorum naçizane.
Eric Voegelin diyor ki:
“Siyasi alan varlık hiyerarşisinde ilahi düzene tabi bir seviyede olsun veya kendisi ilahileşmiş olsun, siyasi cemaat, daima insanın Dünya ve Tanrı tecrübesi bağlamına tasnif edilmiştir. Siyasetin dili de daima dindarlığın coşkusuyla doludur ve böylece dünyevi içerikli tecrübenin aşkın ilahi tecrübeyle iç içe geçmesi şeklindeki özlü manada sembolizm haline gelir.” ( s.59)
Siyasi Dinler, bugüne değin Türkçeye çevrilmemiş, aslında Voegelin’in hiçbir eseri dilimize çevrilmemiş. Dolayısıyla, bu derece detaylı bir makaleyi dilimize kazandıran Sezai Zeybekoğlu’na ve Küre Yayınları’na emekleri için teşekkür ederim.
İlgi alanına giren okurlara, sevgimle ve şevkimle iletiyorum efendim.
Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
