Bir Yazarın Yolculuğu | Frantumaglia | Elena Ferrante
Türkçesi: Eren Yücesan Cendey
Okunma Zamanı: 14 – 24 Şubat 2022
Deneme | 1. Basım – Aralık 2017 |
Everest Yayınları | 395 sf.
Selâmlar,
Okuduğum üçüncü Elena Ferrante kitabı oldu Bir Yazarın Yolculuğu – Frantumaglia…
Öncelikle umduğumdan daha çok beni kendine bağladığını ya da ilgimi çektiğini belirtmek isterim. Öyle ki, dönüşümlü olarak okumaya başladığım İngilizce kitabım Fresh Water for Flowers‘a çelme taktı.
Elena Ferrante’yi uzun uzadıya anlatmayacağım elbette. Her ne kadar kendisi bu durumdan hoşlanmasa da, o bir edebiyat olayı!
Üç ana bölümden oluşuyor bu kitap:
1991 – 2003 yılları arası Yazışmalar
2003 – 2007 yılları arası Mozaik Parçaları
2011 – 2016 yılları arası Mektuplar
Her bir bölümde, hem yayıncısı ve bir film yönetmeni ile yazışmaları, hem de farklı ülkelerden kişilerin yaptıkları yazılı röportajlar yer almakta.
Tüm bu yazışmalarda, Ferrante’nin içtenlikle ve dürüstçe verdiği cevaplar, onun kişiliği, edebiyata bakışı, kadın yazarlar, kendisini besleyen ne varsa, ezcümle pek çok konuda fikir sahibi oluyorsunuz. Ben böyle dedim ama; kendisi, eserlerini anlamak için yazarı tanımak gerektiği fikrine zinhar karşı!
Kendisine farklı ülkelerden ve dergilerden yöneltilen benzer sorulara, defalarca, hiç üşenmeden ve kibarca verdiği tek cevap var:
“Okurun yazarı arayıp bulması gereken tek yer onun yazısıdır.” ( s.307)

İtiraf ediyorum; okumaya başlamadan önce, bu kitabı, bu derece seveceğimi hiç düşünmemiştim. Benim açımdan oldukça doyurucu bir okuma oldu.
Size bir kopya vereyim; Elena Ferrante de pek seçmiş bu kitabını. Öyle ki, yayıncısına şöyle yazmış:
“Zaman içinde La Frantumaglia kitabını çok sevdim, şimdi, sen bir araya getirirken göremediğim bir tutarlılığı olan dolu dolu bir kitap olduğunu düşünüyorum.” ( s.180) Cümlesindeki “dolu dolu ” ifadesini ciddiye almanızı rica edeceğim, çünkü gerçekten dolu dolu!
İşte tam bu yüzden , kitabın Türkçesi için Eren Yücesan Cendey’e içten teşekkür ediyorum.
Ferrante okumalarıma zaman içinde devam edeceğim. Bir Yazarın Yolculuğu, her ne kadar yazarın eserleri hakkında detaylı bilgiler içerse de, okuma şevkime gölge düşüreceğini düşünmüyorum. Zira yazarın yazdığı şu cümleye çokça katılıyorum:
“… okurun okuduğunu hayal ettiği şeyin, yazarın yazdığını hayal ettiği şeye dayanmadığını kabullenmek gerekir.“
Sevgimle ve şevkimle ilettim.
Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
Alıntı:
🌸”Şunu sormak istiyorum: medyatik açıdan bir kitap onu yazan kişinin adı mıdır? Yazarın, daha iyi bir deyişle, medya sayesinde sahneye çıkan yazar adlı kahramanın adının tınısı kitap için temel bir dayanak mıdır? İyi bir kitabın çıkmış olması, kültür sayfaları için haber niteliği taşımaz mı? Yoksa onun yerine, gazetecilere bir şeyler söyleyebilen kişinin sıradan bir kitaba imza atması mı haber olur?
Ben iyi bir hikâyenin her zaman için haber değeri taşıdığını düşünürüm: okumaya değer bir kitap çıktı. Onu yazanın kim olduğunun gerçek kadın ve erkek okurlar için hiç önemli olmadığını düşünürüm. Olsa olsa, iyi kitabın okurlarının yazarın yeniden bilinçle çalışmaya devam etmesini ve başka güzel kitaplar yazmasını dilediklerini düşünürüm. Ve son olarak, klasiklerin yazarlarının bile ölü harflerin pıhtısı olduklarını, hayatla buluşturulduklarında, okumaya başlar başlamaz alev alev tutuştuklarını düşünürüm. Hepsi bu. Bunu size bir formülle söylemem gerekirse, Tolstoy bile, Anna Karenina ile gezintiye çıkmış olsa, anlamsız bir gölge olarak kalır.” ( s.41 – 42 )
🌸”İster istesin ister istemesin bütün bedenimiz, tam da biz kendi ölümümüze doğru yürürken ölülerin şaşırtıcı dirilişini gerçekleştiriyor. Sizin dediğiniz gibi, birbirimizle bağlıyız. Ve onu anlatmaya uygun araçlar sağlamak için kendimizi bu bağlantının ta derinine bakma konusunda eğitmeliyiz – ben buna dolaşık düğüm ya da frantumaglia diyorum. En mutlak sükûnette veya patırtılı olaylar içinde, güvende ya da tehlikede bulunurken, masum veya yozlaşmışken, bizler başkalarının kalabalığıyız. Ve bu kalabalık edebiyat için kesinlikle bir nimettir.” ( s.376 )
