Tahtaboşa Gelen Kuşlar | Fatma Burçak

Tahtaboşa Gelen Kuşlar | Fatma Burçak

Okunma Zamanı: 27 – 29 Ocak 2022

Öykü / 1. Baskı – Aralık 2021 /

Edebiyatist Yayınevi / 100 sf.

Uzun yoldan geldi öykülerim, benimle de içinden geçip geldikleri zamanla da mücadele edip durdular. Kazananlar yüz sayfanın içine sığdırdılar kendilerini.” diyor Fatma Burçak, blogunda haberini paylaştığı Tahtaboşa Gelen Kuşlar kitabı için.

Geldiği yolun uzunluğuna ve yazarıyla ettiği mücadeleye değen on dokuz öyküye evsahipliği yapıyor Tahtaboşa Gelen Kuşlar. Her birinin kendi meşrebine uygun hüznü, kimilerinde şiire yaklaşan anlatımı, fantastiğe göz kırpanı var; tekmili birden kendini hevesle okuttu.

Eğri oturup doğruyu söylemek isterim; her ne kadar çeşitli mecralarda yazıyor olsa da sevgili yazar, kendine has bir öykü atmosferini İLK ÖYKÜ kitabında yakalamış bence. Kendisini yürekten kutlarım. Yazdıklarım elbette bir okurun okuma tecrübesi ve hisleridir, teknik konusu uzmanların işi.

“Öykü atmosferi” dedim – böyle ifade edilir mi bilmiyorum, dedim gitti bile – çünkü on dokuz öykünün zihnimde ve yüreğimde bıraktığı ortaklıklar var.

Sevgili Okurlar,

En çok hangi öyküleri sevdin derseniz; hepsi kendine özel olmakla birlikte, kitaba adını veren Tahtaboşa Gelen Kuşlar; diğeri ise
“Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var” diyen Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Sitem şiiri ile adaş
SİTEM Öyküsü. Zira öykünün sonuna bir kalp konduruverdim istemsiz. Siz olsanız aynısını yapmaz mısınız şu satırları – ve dahi tümünü – okuyunca:

Ben, sizin deniz yıldızınız, karaya vurmuş bekliyorum nicedir. Ne kumlarda hayat buluyorum ne dalgaların köpüklerine bırakabiliyorum kendimi. (…) Siz benim huzurlu yalnızlığım, aklı selimim, bir kahve içimi keyfimdiniz.” (s. 32 – 33)

Hayatını, hikâyelerini ve hayallerini” paylaştığını belirttiği iki kahramanla olduğu kadar, okurlarıyla da paylaştığı nice kitaplar diliyorum Sevgili Fatma Burçak’a!

Hüzünle, sevgiyle, takdirle ve gıptayla okudum, şevkimle ilettim.

Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

“İnsan biraz da geçmişi değil miydi, alışkanlıkları, pişmanlıkları, umutları değil miydi? Bunlar kayboldu mu insan da azar azar kayboluyordu. Zaman… eritiyordu;…” ( s.86 )

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s