Hayattan Yabancılaşmış | Arno Gruen

Hayattan Yabancılaşmış | Neden Hissetmeyi Tekrar Öğrenmek Zorundayız? | Dem Leben Entfremdet – Warum wir wieder lernen müssen zu empfinden | Arno Gruen ( 1923 – 2015 )

Çeviri: Yasemin Wöhler

Okunma Zamanı: 14 – 20 Kasım 2021

Popüler Psikoloji / Totem Yayınları / 1.Basım / Ağustos 2021 / 224 sf.

Tarih, yaşama bağlı olanlar ile sevgiden yoksun olanların yıkıcı gücü arasında geçen zorlu bir mücadeledir.” Arno Gruen

Selâmlar!

Kurgu dışı kitaplar söz konusu olduğunda, elimi attığım kitaplar genelde Deneme kitapları oluyor epeydir. Farklı disiplinlere ait kitaplara da ilgim var ancak o tarz okumalar, zihnimin yoğun olduğu zamanlarda mümkün olmuyor.

Hâl böyleyken, hem de psikoloji alanından, elim niçin Hayattan Yabancılaşmış kitabına gitti. Temel sebebi, alt başlığı aslında; Neden Hissetmeyi Tekrar Öğrenmek Zorundayız cümlesi çekti beni. Artık o andan itibaren olay zihnimden çıkıp, kitap konusunda da “yüreğinin götürdüğü yere git” faslına geçti.

Bilindik psikoloji kitaplarına bir miktar benzese de farklılıkları beni etkiledi açıkçası. Ve uzun zamandır aklımda dolandırdığım sorularımın cevaplarını aldım. O sorulardan biri şu: bir insan nasıl bir geçmişe sahip ki, kin ve nefret duygusundan haz alabiliyor? Diğeri ise, yıllar önce okuduğum bir makaleden aklımda kalan bir konu; insanın ilkel, savaşçı geçmişi nesilden nesile geçer, fakat eğitimle bu yönümüzü törpüleriz.

Sevgili Okurlar,

Alman psikolog ve psikanalist Arno Gruen, bu soruların cevaplarını vermekle kalmayıp, referans olarak ya da ispat olarak hem kendi hastalarının seanslarından örnekler vermiş hem de edebiyattan, tiyatrodan, felsefeden, tarihten, politikadan ve antropolojiden de ilginç örnekler sunmuş.
Meselâ, Hamlet ve Goethe ile başlayıp kitabın sonunda yine Hamlet ve Goethe’ye neden dönüyor dersiniz? Yok, elbette yazmayacağım, okuyacak olanlara kalsın bence.

Bunca alanı sıraladım diye zinhar gözünüz korkmasın lütfen. Kimi yerlerde, evet tam bir psikoloji analizi okuyorsunuz. Fakat kitabın büyük bölümü gayet akıcı ki çevirmeni Yasemin Wöhler’in hakkını hemen teslim edeyim. Çoğunluk ise kısa bölümler halinde.

Arno Gruen, Yazarın Notu bölümünde, “(…) var oluşumuza nasıl yaklaşacağımız bilgisine ulaşmaya çalıştım.” diyecek kadar da mütevazı bir akademisyen.

Bu kitapta, pek çok bölümde de vurgulandığı üzere, beni en çok etkileyen tespit, “erken çocukluk terörünün bir kişiyi kendinden nasıl çaldığı” konusu. Zihnime mıh gibi çakıldı: “Kişinin kendinden çalınması” tanımı! Nelere sebep olduğunun örnekleri ise kitap yer almakta.

Şefkatten yoksun bir biçimde düşündüğümüzde, mücadeleyi ve rekabeti varlığımızın itici gücü haline getiren yanıltıcı bir soyutlama dünyasında yaşamış oluruz. Bu soyutlama dünyasına şiddet hâkimdir. ( …) Merhametsiz bir hayat fikri, düşmanlara bağlıdır. Ve evet, kendimizi yarattığımız düşman imajı ile tanımlamaya başlıyoruz. İçimizdeki empatik düşünce yerini soyut, yani bilişsel olana bıraktığında, direkt olarak algılanan gerçeklikten uzaklaşmış oluyoruz. Rotamızı kıyamete doğru çevirdik.
( s.15 )

Umarım yukarıdaki satırlar bir fikir edinmenize yardımcı olur. Zira içerikteki tüm başlıklar “empatik düşünce sistemi”, yani merhameti barındıran sistem ile; “rasyonel düşünce sistemi”, yani işimize geldiği şekilde mantığımıza uydurduğumuz sistemi, sebepleri ve sonuçlarıyla biz okurlara sunuyor.

Arno Gruen’in bir meslektaşı bu kitap için, “bir roman gibi peşi sıra sürüklüyor.” demiş. Gerçekten öyle. Ben de roman okur gibi, kitabın çoğu sayfasında pek çok bölümün altını çizdim, yetmedi fosforlu kalemle boyadım. İlgiyle ve merakla okudum. Standart bir psikoloji kitabından farklı olduğunu tekrar belirterek, ilgi alanına giren okurlara içtenlik tavsiye ediyorum.
Bendeniz, Arno Gruen’in dilimize çevrilmiş diğer kitaplarını da radarıma aldım efendim…

Sevgimle ve şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!

Alıntı:

Çalışmak insanlara bir tür anlam ve kimlik verir; öte yandan işsizlik, kişinin kendisi ve değeri hakkındaki şüphelerini artırır. (…) İktidarla özdeşleşme aynı zamanda kurbanların kendi önemsizliklerinin gerçek nedenlerini görmelerini de engeller. Ek olarak, bir düşman imajı yaratılmak “zorundadır ” ve bunu kendi zayıflığınızı bir yansıma olarak geri atabilecek insanlarda bulmalısınızdır. Ve böylece merhametten kopup soyut fikirlerdeki boşlukta sığınak bulanlar terörist olurlar. Kimliği olmayan insanlar için intihar saldırısı iç boşluğu doldurur. Ancak unutulmamalıdır ki, bu insanların onurlarını ve kişisel önemlerini çalan sosyal ve ekonomik süreçler, içsel olarak kendini terk etmiş olanlarda ölümcül şiddetin kaynağını tetiklemektedir.” ( s.185 )

“İnsan zihinsel olarak hayatta kalabilmek için tüm değerleri ve güveni kaybeder ve güçle müttefik olur.” ( s.65 )

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s