Yunus Emre | İlhan Başgöz ( 1923 – Nisan/2021 )
Okunma Zamanı: 15 – 25 Nisan 2021
Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,
Halkbilimcimiz İlhan Başgöz tarafından hazırlanan Yunus Emre incelemesini, bir Yunus Emre dersi niteliğinde okudum diyebilirim. Okuma zevki ayrı bir konu, öğretici bir okumaydı.
Anlatımı net, dürüst. Kullandığım ‘Dürüst’ sıfatı sizi zinhar yanıltmasın lütfen. Vurgulamak istediğim şudur; Başgöz Hoca, fikrine katılmadığı diğer akademisyenlerin ne dediğini de aktarmış ve neye itiraz ettiğini öyle belirtmiş. Öncelikle bu yöntemine çok saygı duyup, hayran oldum.
Yunus Emre üstüne pekçok yorum çalışılmış. Bu kitapta incelemeye alınıp karşılaştırılan yorumlar Fuat Köprülü’ye, Abdülbaki Gölpınarlı’ya, Burhan Toprak’a ve Sabahattin Eyüboğlu’na aittir. Ülkemiz haricinde yapılan incelemelerden de referanslar var.
Kitabın ilk 120 sayfası boyunca Yunus Emre’nin şiir geleneğinin nasıl oluştuğunu, bunların içeriklerini ve tarzlarını ve toplumsal yapıyı okuyoruz. Sonraki ana bölüm ise “Yunus Şiirlerinden Bir Güldeste“.
Daha net bir açıklama için Başgöz Hoca’nın yazdıklarını aktarmak istiyorum:
“Elimizdeki Yunus şiirleri, kişilikleri ve inançları birbirine ters düşen iki Yunus tanıtıyor. Bunlardan birine Molla Yunus, Softa Yunus; ötekine Derviş Yunus, Sûfi Yunus diyebiliriz. Biz yorumlarımızı bu ikilem üzerine kurduk. Şiirlerini de gene bu nedenle iki bölümde verdik: Derviş Yunus’un ve Molla Yunus’un şiirleri.” ( s.10)
Şiirler için bir bölüm var ancak onun “en uzun ve en soyut şiiri” olarak tanımlanan Risâletü’n – Nushiyye mesnevisi hakkında da bilgi vermiş. Oldukça merak ettim fakat o okumanın boyumu aşacağını düşünüyorum. Söz konusu mesnevi, “tasavvuf perdesi altında bir beylik düzenini” anlatıyormuş.
Sevgili Okurlar; kitabın sonunda, belli bir sistematiğe göre hazırlanmış şiir dizini, şiirlerde geçen belli başlı kelimeler ve deyimler için Sözlük ve bahsi geçen eserler için değerli bir Kaynakça bulunmakta.
Bu kıymetli çalışmayı bizimle buluşturan Pan Yayıncılık’a teşekkür ederim.
Bu tarz okuma yapmak isteyen okurlara sevgimle ve şevkimle iletiyor; Yunus Emre’den destekle:
“Ten fânidir can ölmez
Çün gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil.” diyorum!
Sağlık, esenlik ve kitaplar hep sizinle olsun!
Alıntı:
“Sabahattin Eyüboğlu, tek bir sözcüğe, “dost ” sözcüğüne Yunus’un yüklediği bu anlam zenginliğini belirtmektedir: “Kimdir bu dost? Çok sevdiği Taptuk Emre mi? O değil diyemezsiniz. Onun çok sevdiği Hacı Bektaş mı? O değil diyemezsiniz. Onun çok sevdiği Muhammed, Muhammed’in sevdiği Ali mi? Onlar değil diyemezsiniz. Bütün insanların bütün minarelerden ve çan kulelerinden çağırdığı Tanrı mıdır? Değildir diyemezsiniz. Yunus’un dost dediği, onun ardından bütün Anadolu saz şairlerinin dost dediği varlık, dost sözüyle anlattığı boz bulanık ülkü gerçek insanlık değil midir? Değildir diyemezsiniz. Yunus Emre’nin dost dediği üstün gerçek bugün Âşık Veysel’in dost dediği ülkünün benzeri değildir diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Yunus Emre bu milletin, Anadolu halkının hem gerçeğini hem ülküsünü kendi çağının en atılgan, en savaşgan dili ile söylemiştir. Onun dost kavramında yalnız tasavvufun mutlak güzelliğini, soyut sevgilisini değil, halkın bütün özlemlerini bulur gibi oluruz [ Eyüboğlu,33]” /
s.81 – 82 /
“Yunus Emre edebiyatımızın ve kültürümüzün bir geçiş çağında yaşamıştır. Göçebe kültürü Anadolu’da yerleşik kültüre dönüşmekte; yerleşme birimlerinde ise eğitime dayanan yeni bir klasik edebiyat çiçeklenmektedir. Gazeli, kasidesi, mesnevisi ve İslam kültür temeli ile bu edebiyat aydınların ve idarecilerin edebiyatı olmaya adaydır; en büyük ustalarını Yunus’tan ancak iki yüz yıl sonra yetiştirebilecektir. Yunus bu edebiyatın kurucularından biridir. Ama Yunus’un dinleyicisi, sadece, konaklarda ve divan köşelerinde oturan Müslüman değildir. Köyde, obada Türk halk edebiyatının örneklerini dinleyerek büyüyen köylü, konargöçer yahut eğitimsiz kasaba ve kent halkıdır. Onların arasında epik gelenek ve sözlü edebiyat yaygındır.(…) “At işler er öğünür” diyerek göçebe kültürün dünya görüşünü özetleyen atasözü, yerini “Alet işler el öğünür” diyen kültüre bırakmaktadır. Yunus ne bir âşık, ne bir halk şairi. Ama şiirlerini tekkede, köy odalarında, göçer illerde okuyup dinletiyor. Onun için hem Türkçeye açıyor aydın şiirini, hem de halkın edebiyatından şiirinde faydalanıyor. Oğuz epik edebiyatını iyi bildiği gibi, mânilerimizi de biliyor, hiç olmazsa hece ile yazdığı şiirleri bir müzik aleti eşliğinde, türkü olarak da söylüyor.” ( s.108 – 109) / Yunus Emre ve Halk Edebiyatı başlığından…
Bir Gönül Ele Getir şiirinden…
(…)
Topraktan yaratıldın
Yine topraktır yerin
Toprak olan kişiler
Nider bu alâmeti
Uslu değil delidir
Yüce saraylar yapan
Akıbet viran olur
Cümlenin imâreti
Çalış kazan ye yedir
Bir gönül ele getir
Yüz Kâbeden yeğrektir*
Bir gönül ziyareti
- yeğrek / yiğrek = daha iyi
(… ) ( s.171 )
