Proust ve Annesi / Maman / Michel Schneider ( d.1944 )
Çeviri: #OrçunTürkay
Okunma Zamanı: 16 – 26 Ekim 2020
Selâmlar Değerli Kitap Dostları,
Bugüne kadar bir edebiyat eserinin psikanalitik incelemesini içeren bir çalışma okumadım. İlk tecrübem için genel anlamda, bir okur olarak, bir eser için bu derece derin sulara dalmalı mı yoksa metnin muhteşemliğinin keyfini mi çıkarmalı hâlâ emin değilim; tam ortadayım.
Bu minik girişten sonra geleyim yazara yani Michel Schneider’a.
Schneider, Fransız psikanalist, yazar ve müzikolog. Bu yönde eserleri var. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitaplarının baskısı bitmiş. Proust ve Annesi gibi kapsamlı bir kitabı edebi bir dille yazması ve okumaktan keyif almam, dikkatimi yazara yöneltmeme sebep oldu. Hayali Ölümler kitabıyla Médicis ödülüne, Marilyn’i Kurtarmak kitabıyla da 2007 en iyi roman dalında Kristal Küre ödülüne layık görülmüş. Dolayısıyla, Proust ve Annesi ( Maman) kitabının arkasında mesleki birikimin yanı sıra edebiyat tecrübesi de kallavi. Bu da okuduğum metni niçin severek okuduğumun referansı olmuş oldu. Aynı yazarın daha önce almış olduğum Okumak ve Anlamak isimli kitabını da okumak istiyorum bu şevkle.
Michel Schneider, “Musil’le birlikte yüzyılın en zeki yazarı” ( s.144) diye tanımlıyor Marcel Proust’u. Vatandaşına torpil yapmış mı bilemem ancak Kayıp Zamanın İzinde‘den çıkardığım sonuç; hayran olunası bir birikim ve bu birikimin olağanüstü ifade edilmesiydi. Hal böyle olunca, tüm o birikim içine “gömülen” özel referanslar için – kimi yerlerde epey detaylı – bir el feneri tutuyor biz okurlara. Sadece Kayıp Zamanın İzinde‘den değil ona kaynaklık eden Jean Santeuil dahil Hazlar ve Günler, Sainte-Beuve’e Karşı kitapları da dahil. Yani biz okurlara bir Marcel Proust prodüksiyonu sunmuş Schneider.
Girişte de belirttiğim üzere, edebî bir eserin bu derece derinine inmek mi inmemek mi konusunda tam sınırdayım gerçekten. Bir eserin yazıldığı ortamı kavramak açısından, okur olarak öncelikli eğilimimiz genelde biyografisini okumaya yönelmek olduğunu dikkate alsam bile “psikanalitik inceleme” gerçekten çok başka birşey imiş, onu anlamış oldum Proust ve Annesi vesilesiyle.
Diğer yandan, “Sözcükler yalnızca sessizliğe dokunduğunda, onları görmeye, onlara yaşam vermeye, mürekkepten ve kağıttan bir cisim kazandırmaya çalışır insan. Kimse dinlemediği için yazılır. (…) Romanlar ne alıcısı ne göndereni bilinen mektuplar değilse ya nedir?” ( s.37) benzeri, yüreğinize dokunan nice çıkarımlar yapan Michel Schneider’a da hayran olmamanız mümkün değil.
Özetle; Proust ve Annesi, Kayıp Zamanın İzinde kitaplarını okumuş okurlar için tamamlayıcı ve anlamlı bir okuma vadediyor Sevgili Kitap Dostları.
Çoğunluk elbette anne odaklı olmakla birlikte, karakter bazında da örnekler mevcut. Peki ya diğer okurlar? Bu konu, okurun keyfiyetine bağlı efendim. Okumak isteyenler için tek zorluk, karakterleri tanımamak olacaktır. Ancak genel bir fikir oluşturabilirler okuma öncesi.
Oldukça yoğun içerikli metnin okuma zevki için çevirmeni Orçun Türkay’a teşekkür ediyorum.
Okuya, yaza, çize yaklaşık on günümü dolu dolu geçirten Proust ve Annesi‘ni okumaktan memnunum; “Kitaplar iyileştirir, okuyanları değilse bile, en azından yazanları.” (s.308) cümlesiyle ve sevgimle iletiyorum.
Haa, bu arada, kitaplar, okuyanları da iyileştirir bence…
Alıntılar:
🌳”Bilinçdışının üst üste koyduğu zaman katmanları, babadan gelen bir arzuyla biçimlendirilen anne malzemesi, geriye kalan zamanın ateşinden geçirilmeyen zamanın ağır ağır pişirilmesi; işte budur kitabın mutfağı. “Tıpkı bir saldırı gibi hazırlaması, […] bir kural gibi kabullenmesi, bir kilise gibi inşa etmesi, bir perhiz gibi ona uyması, bir engel gibi aşması, bir dostluk gibi fethetmesi, bir çocuk gibi aşırı beslemesi, bir âlem gibi yaratması” gerekir. İşte bir kitap yazmanın sekiz buyruğu. Bu buyruklar, annelerin görevleriyle babanınkileri, düşünmeyle yapmayı, yumuşakla acımasızı, iğrençle yüceyi birbirine katarlar.” (s.276)
🌳”Yazmak saklamak, vermek, yakalamak değil, yitirmek, almak, unutmak demektir. Kayıp Zamanın İzinde bir aşk romanı değildir.” (s.310)