YAKIN / EGE SOLEY ( d.1983 )
Okunma Zamanı: 07 – 18 Eylül 2020
Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,
YAKIN, SAKİN‘den sonra Ege Soley’in ikinci kitabı. Bu kitabının iç düzenine farklı kültürlerden kelimeler ve onların ne anlama geldiğine dair bilgiler de eklemiş. Sevdim bu detayı ve elbette o şirin çizimleri de sevdim.
Diyorum ki kimi zamanlar vardır – her zaman sevmem – bildiğiniz bazı hassasiyetleri, sıkışmışlıkları, zihninizde taşıdığınız ağırlığın ne olduğunu ya da olmadığını başka bir ağızdan işitmek, bir kitaptan okumak veya başka bir açıdan bakmak için birinin kafanızı oraya çevirmesi gerekir. YAKIN da SAKİN gibi böyle bir kitap.
Sakin’de yavaşlamak, hazır yavaşlamışken bir de kendinize YAKIN‘dan bakmanın yolunu yine sakin ve samimi üslubuyla çok güzel anlatmış sevgili Ege SOLEY.
Zamana yayarak okudum. Elime aldım, bitireyim telaşı olmadan tatlı tatlı aktı. Ve aklıma ne düştü biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz, benimki de lâf ola beri gele işte.
Neyse; bir Türk Sanat Müziği şarkısının güftesine ait iki mısra aklıma düştü Yakın’ı okurken. Araştırdım, Bûselik makamında bir şarkı imiş ve güftesi Şemsi Belli’ye ait. Aklıma düşen mısralar şöyle:
“Bana benden yakın, benden yabancı
İçimde dolaşan, gezen biri var”
İşte YAKIN kitabında, farklı açılardan bakarak ve farklı yollardan giderek, anılarla, yaşanmışlıklarla destekleyerek Sevgili Ege Soley tam da o iki mısradaki kişiye yaklaşıp bakmamızı söylüyor akıcı bir dille.
Severek ve ilgiyle okudum; sevgimle ilettim. Keyfiyet sevgili kitap dostlarına aittir.
Alıntılar:
“Her insanın başlı başına bir hikâye olduğu söylenir hep. Bazısı sadece kitaplarda kalır, bazısı parlak film sahnelerine konu olur, kimi çok bilinir, kimi sadece yakın çevresine anlatılır. Uzun lafın kısası, her insan kendi hikâyesinin hem kurbanı, hem kahramanıdır. Ve izlediğimiz tüm filmlerde, okuduğumuz ve duyduğumuz bütün hikâyelerde bu böyledir; sahneler de kurbanlar da kahramanlar da hızla değişebilir.” (s.100 )
“Belki ne dün ne bugün vardır, bunların hepsi bir insan uydurmasıdır.
Ve belki de söyledikleri gibi, uzak diye, gidilmez diye bir şey yoktur. Zaten her yer burasıdır, buradadır. Her an şimdidir, bugündür, bizimdir. (…) Zamanların ve mekânların uzağı ve yakını, eskisi ve yarını, oluru ve olmazı yoktur belki.
Özlediğimiz ne kadar an, yer ve insan varsa hepsi içimizde, aklımızda, cebimizin diplerinde bir yerlerdedir.” ( s.119 )