Rüzgâr Suya Yazmıştı | Cemal Ünlü

Rüzgar Suya Yazmıştı / Cemal Ünlü ( d. 1949 )
Resimleyen: SerapDeliorman

Selâmlar Sevgili Kitap Dostları,

🎻🎻🎻

Size de oluyor mudur bilmem; öyle zamanlar oluyor ki hiç aramadığınız, adını bile duymadığınız bir kitap karşınıza çıkıp gönlünüzü çelebiliyor. Aman n’olur, “iz bırakıyoruz, ona göre internet otomatik olarak çıkarıyor karşımıza ” demeyin. Zira demek istediğim öyle bir şey değil. Çıkarsa da ilginizi çekmeyebilir ayrıca. İşte, Rüzgâr Suya Yazmıştı böyle bir kitap benim için.

Kitabın künyesinde “Su, Toprak, Ateş” anafikrinden hareket eden bir “üçleme” nin ilk kitabı dense de Tohum Düştü Toprağa 1981 yılında yayımlanmış. Bu kitabın ilk basımı ise 2009.

Dili akıcı hatta kimi zaman hafiften bir felsefî dokunuş da hissettim. Elbette benim hissedişimin pek önemi olmasa gerek. Zira kitabın yaş grubu 12 yaş ve üstü – ilk gençlik romanı olarak sınıflanmış. Gerçi kimi cümleleri ve kelimeleri ben bile tereddütle okudum ve acaba anlarlar mı diye düşünmedim değil hani. Örneğin şu “sağaltmak” kelimesine ruhum hiç ısınmadı, çocuklar ne der merak içindeyim. Keza “meneviş” kelimesi için sözlüğe baktım “hare” demekmiş. Şimdi bunları yazdım diye kötüye yormayınız lütfen. Çünkü yüreğinizi ısıtan bir roman.

Önce şu uzun alıntımı okumanızı rica ediyorum:

İnsanın sevdiği şey uğruna duyduğu telaşı, heyecanları, kederi, kaygısı hattâ ardından karalar bağlayarak yas tutması hoş şeylerdi. Sevmekle ilintiliydi ve sevenler sevmenin verdiği tatlarla olgunlaşırlardı. Seviyorsan sıkıntılar tez unutulur, gelir geçerdi. Tek kötü yan; ulaşamamak, erişememekti. Çünkü sevenler bilir ki sevmek, sahip olmak demekti. Sevgi var olmak için söylenmeyi, dillerde dolaşmayı beklerdi. Gönlün, dilin ucuna gelmiş ama söylenmemiş nice sevdalar sönüp sönüp gitmişlerdi. Toprağa atılan tohumların sadece binde biri yeşermezken, sevdaların binde biri yeşerir, serpilip gelişirdi. Yıldızlar yalnızca bulutsuz gecelerde kaymazlardı gökyüzünde. Bulutlu gecelerde de kayarlardı. Kimselerin onları göremediği gecelerde belki daha çok yıldız kayardı.” (s.19 )

Nasıl bir aşk anlatımı değil mi!?

İşte o bahsettiği toprağa atılıp yeşeren tohumlardan biri hatta hiç atılmadığı halde, iki taşın arasında kendiliğinden yeşeren bir tutam yeşillik ya da çiçek görüp hayret ederiz ya; bir taşra kasabasında tren istasyonu çalışanının kızı olan küçük Gülfem tam da böyle bir yetenek. Müzik tutkusu doğuştan desem annesi güzel tango söylüyor. Ama onun gönlü ille de kemanda. Çünkü nerede duyduğunu hatırlamadığı kemanın sesine vurulmuş. Oyuncak kemanla başlayan yolculuk nasıl devam edecek acaba? Onu, kitabı okuyanlar öğrenecek efendim. Ancak şu kadarını söyleyeyim; sadece yetenek yetmez tıpkı aşkla bağlanmak gibi emek de vermek gerekecek elbette. Çalıştı, çalıştı, çalıştı; ah nerelere vurdu kendini de içinden geçenleri bir okusanız, alıp bağrımıza basasınız gelir Gülfem’i o kadar gerçek.

Kimbilir ne yetenekler var Gülfem gibi. Az daha unutuyordum; bir de Seyyid Nuh var. O da bir başka çocuk. Hayat ona pek iyi davranmamış ve erken tanışmış çalışma hayatıyla. Gördüğü kâbusların sebebi ne acaba? Bir yanımız bahar bahçe, öbür yanımız kar kıyamet misali. “Acılara iyi gelen bir keman çalışın var senin.” cümlesini niçin sarfeder bir çocuk?

İşte böyle Sevgili Okurlar. Önce büyükler sonra yaşı uygun olan çocuklarınız okusun isterim.

Romana, güzel karakalem çizimleriyle anlam katan Serap Deliorman’a ve elbette yazarı CemalÜnlü’ye içten teşekkürler! Ve kitabı bizimle buluşturan Pan Yayınları’na da teşekkürler. Umarım baskısı olmayan o ilk kitabı da basarlar.
Sevgimle ve hüzünle karışık şevkimle ilettim. Sağlık, esenlik, müzik, huzur ve kitaplar hep sizinle olsun.

Okunma Zamanı: 05 Temmuz 2020

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s