Albertine Kayıp | Albertine Disparue | Albertine Gone | Marcel Proust ( 1871 – 1922 )
#KayıpZamanınİzinde/ 6.Kitap
Çeviri: #RozaHakmen
23 Aralık 2018 tarihinde başladığım Kayıp Zamanın İzinde seferimin 6. durağı idi Albertine Kayıp.5. kitap Mahpus‘un bittiği yerden başladı: “Mademoiselle Albertine gitti!”
Ne Albertine ile ne onsuz; kırk katır mı kırk satır mı demiştim yine diyorum. Çok detayına girmeden yazarsam; aslında tam da Proust’un aklından geçirdiğini yaptı Albertine, ondan habersiz gitti! Peki küçük bey niçin yıkıldı? Peşine düştü, ardına hafiyeler taktı? Okuyacaklara bırakıyorum köşe bucak olayları. Lâkin şu itirafı da alalım buraya:”Benim nazarımda bir hiç olduğunu zannettiğim şey, demek ki aslında bütün hayatım, her şeyimdi. İnsan kendini ne kadar az tanıyor!” (s.7)
“Ha şunu bileydin; canikooom, kıyamam sana, ıstırabına kurban olduğum Sevgili Monseiur Proust” diyerek mecazi bir teselli kucaklaması yapmak gelse de içinizden kendinizi frenlemeniz gerektiğini sonraki sayfalarda görüyorsunuz. Küçük beyimiz bir hayli gel-git yaşıyor ve okuruna da yaşatıyor. Zaten okurun da işin içinde olmasını gerekli görüyor. Zira birkaç yerde, “olaylardan haberdar olmayan her genç okurun düşmesi muhtemel bir yanılgı da…” , “daha fazla bilgi sahibi olan okurlarımızın bildiği gibi..” (s.161) cümlelere denk gelmeniz muhtemeldir efendim.
Şimdiii; Proust ya da anlatıcı, bu kitapta nihayet Venedik’e gitti annesiyle. Büyükannesinin ne düşüneceği dahil annesinin de detaylı sanat tasvirleri ve anlatımlarını dikkate aldığımda ve babasının da tıp profesörü olduğunu eklediğimde; üçüncü kuşak Proust’un aldığı eğitimleri ve çevre faktörünü de mayaya eklersek, bu kitaplardaki pek çok konudaki muazzam birikimi – sebebi mi yoksa sonucu mu demeli – daha iyi anlamlandırıyor ve şaşırmıyorsunuz gerçekten. Bu kitaptaki bir diğer olay, yazdığı metnin, basılmasını umut etmediği halde Le Figaro’da yayımlanması!
“…geride bıraktığım kayıp zamanlar” (s.179) derken Mösyö Proust yine ve yeniden hatıralarındaki ( zihnindeki) seyr-ü seferinde biz okurlarına pencereler açıp kapayarak farklı zamanları yaşatmaya devam ediyor. Diğer kitaplarında var mıydı tam hatırlayamadım, üzgünüm; bu kitapta dikkatimi çeken şey, zamanın, “Zaman” şeklinde büyük harfle yazılarak romanın bir karakteri gibi vurgulanması.
“Zaten ana kahraman, zaman değil mi?” diye sorabilirsiniz. Doğrudur elbette, lâkin bu vurgu bu kitapta özellikle dikkatimi çekti.
İşte gördüğünüz gibi, bu muhterem Mösyö, okurunun zihniyle de oynuyor.
Sevgili Okurlar, suyun halleri olduğu gibi insanın da halleri olduğunu her kitapta tekrar tekrar bize gösteriyor yazar. İşte bu halleri bilimsel, bilişsel, toplumsal, sosyolojik, psikolojik vb. açılımlarla anlatısını bir noktaya bağlamaya ve okuyanı düşünceye sevk etmeye devam ediyor bu kitapta da.
Bir okur olarak, bu zor metni lezzetli bir okuma haline getiren, çevirmen #RozaHakmen’e tekrar teşekkür ediyorum.
Bakalım son kitapta neler olacak.
Gözünüz korkmasın ama kolay lokma olmadığını da bilerek, kendinizi hazır hissettiğinizde, okuma planlarınıza almanız dileğimle ve sevgimle ilettim.
Okunma Zamanı: 03 – 11 Nisan 2020 / Covid-19’lu günler yaşanırken…
Alıntılar:
🌳”Bir insan, içimize nüfuz edebilmek için, zamanın şekline bürünmek, çerçevesine kendini uyarlamak zorundadır; bizim gözümüze peş peşe dakikalar halinde göründüğünden, her defasında sadece bir yönünü gösterebilir, tek bir fotoğrafını sunabilir. Sadece anlık görüntülerden oluşan bir dizi halinde var olmak, bir insan için müthiş bir zaaftır şüphesiz; ama aynı zamanda müthiş bir güçtür de; bu kişi hafızanın ürünüdür ve belirli bir ânın hatırası, daha sonra olup biten her şeyden haberdar değildir; hafızanın kaydettiği an ve onunla birlikte, o hatırada şekillenen kişi varlığını sürdürür, yaşamaya devam eder. Üstelik bu parçalanma, ölüyü yaşatmakla kalmayıp çoğaltır da.” ( s.64 – 65 )
🌳”Hiçbirimiz tek bir insan değilizdir, hepimiz ahlâkî değerleri farklı çok sayıda insan barındırırız içimizde;” (s.114 )
🌳“Hayatımız boyunca yalan söyleriz, hatta özellikle, belki de sadece, bizi sevenlere yalan söyleriz. Sadece bizi seven kişiler yüzünden zevklerimizin üzerine titrer, onların bize saygı duymasını isteriz.” ( s.194 )
🌳”Gerçek de, hayat da çok çetindi…” (s.207)
🌳”Hayata bağlılığımız, başımızdan nasıl atacağımızı bilemediğimiz eski bir ilişkiden başka bir şey değildir. Gücünü sürekliliğinden alır.” (s.232)