Mahpus | Marcel Proust ( 1871 – 1922 ) #KayıpZamanınİzinde/ 5.Kitap Çeviri: #RozaHakmen
Selâmlar Değerli Kitap Dostları!
Marcel Proust ile yolculuğumun sonlarına doğru yaklaşırken bu kitapta – belki diğerlerinde de söz etti ama ben farketmedim – özellikle dikkatimi çeken bir iki konuyu paylaşmak isterim.
Proust birkaç kere “bu anlatı” ya da “bu anlatı boyunca” ifadelerini kullanarak bu serinin aslında bir kurgu ( roman ) olmadığını ısrarla vurgulama gereği duymuş gibi algıladım. Ayrıca “Bu eserin son cildinde göreceğimiz gibi” ifadesini kullanarak da bu anlatının ileriye dönük okur ilgisini de canlı tutmuş.
5.kitabın adının Mahpus olması kimin esir tutulduğu üzerine bir fikir veriyor elbette, Albertine!
Anlatıcı ciddi boyutta bir maymun iştahlılık sergilerken , biz okurun sabrıyla da yo-yo gibi oynuyor cidden.
“Albertine’in zincirlerini hafifletmem lâzımdı“, “benden daha fazla özgürlük talep etmesini engellemekti” benzeri cümlelerle bu Mahpus, kitabın adının ciddi ve beni kızdıran referansları.
Gitmek mi zor kalmak mı ikilemini kızımız yaşamıyor gibi görünürken, anlatıcıyı şüpheden şüpheye sürükleyen yalanlar ve bunların çözümlemesi kadar toplumsal ikiyüzlülük de gözler önüne seriliyor elbette.
Lâkin beni en etkileyen iki bölüm var ki bunlardan biri besteci Vinteuil’in Sonatı çalınırken anlatıcının sergilediği muazzam algı. Okumaktan ayrıca keyif aldığım bir bölümdü.
Diğeri ise Albertine ile yaptığı edebiyat sohbetinde, bahsi geçen kitaplarındaki karakter analizlerini de içeren, tam 4 sayfa süren Dostoyevski muhabbeti. Eminim Dostoyevski kitaplarını okumuş olanlar ayrı bir keyifle okuyacaklar bu bölümü zira ben sadece Beyaz Geceler‘i okumuş ve ortaokul yıllarımda ise Suç ve Ceza‘yı yarım bırakmış bir okur olarak bile keyif aldım bu muhabbetten.
Lafı fazla uzatmadan toparlarsam; Proust bu kitapta ne Albertine ile ne de onsuz bir hayat düşünürken, özgürlüğünün kısıtlandığı hissine de kapılırken ( Venedik’e gitmek istiyor) okuru epey yoruyor açıkçası. “Eh ama bi’ karar vereydin” dedirtecek safhaya getiriyor ama sanatsal derinlikle de okurun gönlünü hoş ediyor.
Aslında görünürde ve çizilen tablo ile asıl “esir” kızımız gibi görünse de kendi kendini zincirleyen bir diğer esir de anlatıcı gibi algıladım ben.
Sevgili Okurlar, ilk üç kitaptan sonrasının daha akıcı olmaya başladığını bu kitapta da hissettim lâkin yine de bir gıdım sabır lâzım kimi yerlerde. Değerine söz söylemek haddim değil elbette ancak yine yeniden özel bir eser olduğunu her kitapta belli eden bir seri #KayıpZamanınİzinde!
Sevgimle iletir, edebiyat zevkinize ve sabrınıza emanet ederim.
Okunma Zamanı: 21 – 28 Mart 2020
Covid-19’lu günler yaşanırken…