Sodom ve Gomorra | Marcel Proust

Sodom ve Gomorra | Sodome et Gomorrhe | Marcel Proust ( 1871 – 1922 )

Selâmlar Değerli Kitap Dostları 🙋🏻‍♀️

Sodom ve Gomorra, #KayıpZamanınİzinde serisinin dördüncü kitabıdır. Bir miktar ara verip Şubat ayında devam etmeye başladım.

Bu kitabın diğer üç kitaba kıyasla, görece daha “akıcı”olduğuna kanaat getirmeme sebep, okuma süremdir. Gerçi “süre”, “zaman” gibi kelimeler kullanmam Mösyö Proust’a saygısızlık olur mu bilmem. Artık olursa da “huzur içinde yatsın” da ruhu rüyalarıma girip beni taciz etmesin.

Neyse efendim; “…salt hayal gücü, hiçbir zaman hafıza kadar bencillik içermez.” (s.156) demiş ya üstad, hayal gücünün hakkını vermiş zira hafızanın unutma özelliğinden sebep ona bencil demiş ama maşallah sanki unutmamış gibi anlatıyor da anlatıyor.

“Eee iyi dedin de, Sodom ve Gomorra ne âlâka?” diye soracak olursanız, – sormasanız da ben azıcık yazacağım zaten – bu başlık Eski Ahit’te yani Tevrat’ta adları geçen, M.Ö.3150 – M.Ö. 1550 yılları arasında yaşamış iki şehirmiş efendim. 1600 yıl sürmüş bir uygarlık olarak bahsi geçmekte. Cinsel sapkınlıkları sebebiyle helâk edilmiş. Çok detaya girmeyeyim, merak eden araştırabilir.

Peki bu kitaba neden ad olmuş? Sanırım içinde yer alan kimi kişilerin – örneğin Monsieur Charlus ile genç müzisyen Charlie Morel – eşcinsel ilişkileri. Keza bunun kadın versiyonu lezbiyen ilişki şüphesi içinde huzursuzlanan – Albertine’den sebep – bir Proust var. Lâkin burada aslında “çift-cinsiyet” kavramını da işlemiş Proust ama botanik açıklamalar ve normal evliliği olduğu halde erkek gibi davranan kadınlardan da bahsetmiş. Hatta Sokrates ve Augustus döneminden bile örnekler vererek bunları “sinirsel kusur” teriminde birleştirmiş.

Bunları okuyunca, rahatsız olacağınızı düşünmeyin zira genelinde anlatılan konular Dreyfus Davası dahil, sosyetenin ikiyüzlü değer yargıları, Albertine kızımızla ilgili duygusal gelgitleri, anneannesinin ölümü vb.

Aile ahbabınız çok hoş bir insan. Kültürlü, iyi yetişmiş bir adam olduğu belli. Küçük yuvamıza uyum sağlayacağını sanırım.” (s.348) diyerek konuğuna kenar süsü muamelesi yapan bir Madam Verdurin var mesela🙄


Keza “Hayatı da sanatı da çok sevdim.” ( s.106) diyen Anlatıcı Proust, onun da hakkını vermiş; müzikten, resimden, tiyatrodan, edebiyattan örnekler ve derin analizlerle. Hatta epey ileri gidip “yazarlar da beş para etmez adamlardır” demişliği pardon yazmışlığı var 70. sayfada🙈

Lâkırdımı fazla uzatmayayım; her ne kadar yüzeysel anlatımda bunlar var ise de derin incelemede uzmanlar elbette başka şeyler de söylüyorlar; izlediğim bir videoda, Proust’un bu serisinin “inşa edilmiş bir geçmiş ” olduğundan bahsedildi meselâ. Keza Bergson’dan Walter Benjamin’e , Deleuze’e , Freude bir yelpaze çizildi. Ve olay geldi dayandı, Odysseia’daki karakter Penelope’un tekrar tekrar dokuyup bozduğu örtüyle benzerliğe.

Haa bir de yazar Andre Aciman’ın ağzından “Proust’u okumak emek ister” cümlesini duyunca kendime yandaş bulmuş gibi sevindim.

Sevgili Okurlar; bir oturuşta 50-100 sayfa okuyamayacağınızın bilincinde olun yeter. Çünkü standart söylemle “su gibi akan” bir anlatım değil. Onun dışında nevrozuna kızsam da dehasına hayran kaldığım yazarlardan biri oldu Proust. Benim hayranlığıma ve teveccühüme hiç ihtiyacı yok elbette, samimi duygumu ifade ettim naçizane.

Sevgimle ilettim. Sağlık, esenlik ve kitaplarınız hep sizinle olsun🙏
Okunma Zamanı: 03 – 18 Şubat 2020

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s