Ölümle Yüzleşmek | Face Death | Comment Affronter la Mort | Françoise Dastur ( d.1942)
Selâmlar Değerli Kitap Dostları,
Başlığa bakıp içiniz kararmasın sakın olur mu?
Doğan bir canlı olarak zaten ölme ve ölüm gerçeğini de beraberimizde getiriyoruz.
Bendenizin sizden bir ricası var; lütfen bakışlarınızı daha küçük yazılmış alt başlığa kaydırıp okuyunuz. Okudunuz mu? Hah işte bu güzel kitap bizi / sizi biyoloji, antropoloji, sosyoloji, tarih, din, tıp, felsefe dahil pek çok disiplinle hemhâl ediyor. Platon’dan girin, Descartes’dan çıkın, Heidegger’e selâm verip Montaigne’e göz kırpın. Ne de olsa alt başlık “Felsefi Bir Soruşturma”.
Öncelikle bu kitabın Türkiye baskısından hiçbir bedel talep etmeyen yazarı, felsefeci Françoise Dastur’u çok takdir ettim. Sonrasında ise çevirmeni Sinan Oruç’a akıcı çevirisi için teşekkür ediyorum. Zira çeviri yapan herkesin felsefe metinlerini çevirmesinden hoşlanmıyorum. Bu tarz metinleri felsefe eğitimi olup çeviri de yapabilenlerin çevirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu metinde maksat hasıl olmuştur efendim.
Her ne kadar adı sevimsiz gelse de lezzetli bir kitap oldu benim için Ölümle Yüzleşmek. Ne yaparsak yapalım kaçamayacağımız bir “sonlulukla” dünyaya teşrif ettiğimizden sebep, bu gerçeği nasıl kabulleneceğiz peki? Kitapta çok sevdiğim şöyle bir cümle var:
“…teknolojikleşen hayvan olan insanın insani alana geri dönmesi, hesaplanamaz ve düzeltilemez olana, kısaca varoluşun içerdiği tüm olumsuzluklara yer açmayı kabullenmesi gerekir. Bu hiçbir biçimde ölümle barışma demek değil zira her ne yaparsak yapalım ölümün bize olan yabancılığı hiç kaybolmayacak. Ancak yine de kaçınılmaz olanla, yani her birimiz için ‘daima biricik tekillik olan’ kendi sonluluğumuzla daha mutedil bir ilişkiye girilebilir.” (s.55)
Sevgili Kitap Dostları, bu cümleyi zinhar gözünüz korksun diye yazmadım, yazmam da çünkü sizi seviyorum💙
Lütfen bu kitabı okuma listenize alınız. Sizi zorlayacak kısım hepi topu dörtte birlik bölümüdür. Felsefeye biraz eğilimi olanlar için söylüyorum bunu. Felsefe okumayı sevenlere zaten gözü kapalı öneriyorum.
Benim için kendi anlamını yaratan ve çağıran bir kitap oldu Ölümle Yüzleşmek. Bu sebeple hep özel olacak.
Sevgimle ve şevkimle ilettim.
VARlığımızın, YOKluğumuza anlam katması dileğimle…
Okunma Zamanı: 11 – 12 Temmuz 2019
Alıntılar:
“Hücrelerin büyük çoğunluğu birkaç günden birkaç haftaya kadar değişebilen farklı ömür uzunluklarına sahip olduklarından, bedenimiz hiçbir zaman kalıcı sabitliğe ulaşamaz çünkü hiç durmadan değişerek dönüşmektedir. Dolayısıyla yaşamın görünürdeki sürekliliği aslında çoklu süreksizliklerden meydana gelir. Bu da bizi Lamarck’ın da sezmiş olduğu şu düşünceye geri götürür: Ölüm, yaşamın tam kalbine mühürlenmiştir. […] Her an ölüp yeniden doğmaktayız çünkü yaşam, içimizdeki tüketici güçlerle üretici güçlerin sürekli dengeye ulaşmasına bağlıdır. Organizmayı bu şekilde yeniden, hareketli ve esnek düşünmek, yaşam ve ölümün, biyolojik seviyede dahi, birbirinden asla koparılamayacağının farkına varmamızı sağlamalıdır. ( s. 22 – 23 ) […] Mitsel hikâyelerle, dinsel inançlarla, metafizik hipotezlerle ya da bilimsel ütopyalarla ölümü aşma çabaları insanlığın doğumundan beri hep vardı. Ancak hiçbiri insanın kendi yok oluşu karşısında duyduğu endişeyi söndüremedi. Ama yine de insan, ölümün yüzüne bakamasa da, ondan kaçmak için hileler tasarlamayı hiç bırakmadı.”
( s.26)
“…insan ne kadar yaşarsa yaşasın ömrünün hep çok kısa ve ölümün erken geleceğini düşünmeye meyillidir.Ömrün kısalığı duygusu,insanları birikimlerini gelecek kuşaklara aktarmaya zorlar,ve bu aktarım fenomeni kültür ve tarihin de kaynağıdır.”
s.29