Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde | A l’ombre des jeunes filles en fleurs | In the Shadow of Young Girls in Flower | Marcel Proust
Selâmlar Değerli Kitap Dostları,
“Hayat, seven insanların daima bekleyebileceği mucizelerle doludur.”
(sf.74) demiş Proust.
Yalan da değil hani. Sağlığına iyi geleceği düşünülerek büyükannesiyle birlikte gittiği bir sayfiye yerinde sıkıntıdan patlarken “çete” adını verdiği bir grup kıza takılır gözleri. Elbette ihtimaller geniş ve hayalgücünün ise sınırı yoktur. Bu kızlarla gerçek anlamda tanışıncaya kadar geçen sürede biz okurların önüne konan ise muazzam, neredeyse mikroskobik bir tasvir deryasıdır.
Şimdiii, 5 duyu organınızla bir “AN” ın içine zihninizden geçenleri ve anıları nasıl sığdırırsınız? Kayıp Zamanın İzinde serisinin 2.kitabıdır okuduğum. Okuma tecrübem henüz ilk iki kitaptan mürekkep.
Bu sınırlı tecrübemle algım şu yöndedir: “Zaman, biriktiremediğimiz tek şey.” sözünden hareketle, Proust zamanın en küçük birimine denk gelen ne varsa edebi dille yazmaya çabalamış. Yani zamanın hızlıca akıp gitmesine nazire olarak hiç de kolay akmayan o an’ları önümüze serivermiş. Benim anladığım bu. Her an’ın tadını çıkarmak bahsi belki bir miktar amiyane tabir olsa da, tadını çıkar(a)madığınız ancak zihnimizde de bir mücadele verdiğimiz ; iç ve dış dünyayayı harmalayıp felsefe, sanat, psikoloji ve sosyoloji ile okurunun sabrını test etmiş Mösyö Proust. Lâkin bu sabrı gösteren okuru da ödüllendiriyor yeri geldiğinde.
Hangi olay neleri çağrıştırıyor, ne görüyor, ne haldeler, niçin öyleler, geçmişleri nedir, dedikodular ne, nasıl olmalı vb. tekmili birden detaylanırken bütün bunlar bir yerde bir düğümle bağlanıyor. Sonra yine başka bir olay, yine açıklamalar, detaylar, duygular sonra bir düğüm daha. Ve hal böyle olup, zaman ağır çekim akarken okur da bu tempoya uyum sağlamak zorunda efendim. Demem o ki; tabir caizse koştur koştur okunacak bir yazar değil muhterem Mösyö Proust.
Her kitap için fazla bir yorum yazmayı düşünmediğimi ilk kitabın yorumunda yazmıştım. Bitince genel fikrimi yazacağım. Zaten bu yorum da biraz öyle oldu 🙂
Neyse diğer kitapların başlığına bakınca gördüğüm şu Albertine kimmiş öğrenmiş oldum bu kitapta. Ayrıyeten Yahudilere ve kadınlara olumsuz anlamda bir takıntı algıladım. Neyse diğer kitaplarda devam edecek mi merak ediyorum.
Efendim yukarıda dedim ya öyle hızlı okunmuyor diye, bu kitabın 1. bölümünü 18 – 30 Mart 2019 arasında, 2. bölümünü ise 11 – 26 Nisan 2019 arasında okudum. Ara vermeden sadece bu kitabı okumam mümkün ol(a)madı, olan varsa şapka çıkarıyorum. Çünkü yoğun tasvirler ve anlatım nedeniyle, ne derece edebi ve şahane olursa olsun, bir süre sonra dikkatim dağılmaya başladığından, araya başka kitaplar alarak zihnimi sakinleştirmem gerekti.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde ile ilgili yazacaklarım bundan ibarettir; zaman ayırıp okuyan herkese içten teşekkür ediyorum. Kitabı okuyanlar eksiğimi tamamlayabilir, yanlışımı düzeltebilirler; gocunmam aksine sevinirim. Aklımda kalanlarla ancak bu kadar aktarabildim.
Önemli bir konuyu da ayrıca belirtmek isterim. Kitabın değerli çevirmeni Sayın Roza Hakmen’e de çok teşekkür ediyorum böylesi zor bir metni titizlikle çevirdiği ve lezzetli bir okuma olanağı sağladığı için.🏅
Sevgimle ilettim değerli okurlar. Sağlıkla, esenlikle ve hep kitapla kalınız efendim📚💖⚘
Alıntı:
“Bir insan ne kadar bilge olursa olsun gençliğinin bir döneminde, mutlaka hatırlamaktan hoşlanmadığı, yok olmasını isteyeceği sözler söylemiş, hatta bir hayat tarzı benimsemiştir. Ama bundan ötürü kesinlikle pişmanlık duymamalıdır; çünkü (bilgeliğin mümkün olduğu ölçüde) bilgeliğe ulaştığından emin olabilmesi için, bu son safhadan önceki bütün gülünç veya iğrenç aşamalardan geçmiş olması gerekir. Ortaokul çağından itibaren öğretmenlerinden zihin soyluluğunu, manevi zarafeti öğrenen bazı gençler var, seçkin kimselerin çocukları ve torunları var, biliyorum. Onların belki hayatlarından kesip atacakları hiçbir şey yoktur; her söylediklerini yayımlayabilir, altına imza atabilirler; ne var ki bunlar yoksul zihinlerdir, liberal muhafazakârların güçsüz torunlarıdırlar, bilgelikleri olumsuz ve kısırdır. Bilgelik dışarıdan alınmaz; onu bizim adımıza kimsenin katedemeyeceği bir mesafeyi aştıktan sonra, kendimiz bulmak zorundayızdır; çünkü bilgelik olaylara, dünyaya bir bakış açısıdır. Hayran olduğunuz hayatlar, soylu bulduğunuz tavırlar, ailenin babası veya öğretmen tarafından tanzim edilmemiştir; çok farklı başlangıçları olmuştur; etraflarında hüküm süren kötülük ve bayağılıktan etkilenmişlerdir. Bir mücadeleyi ve zaferi temsil ederler. Gençlik dönemindeki bir halimizin suretinin tanınmaz olmasını, ne olursa olsun hoşa gitmemesini anlıyorum. Bununla birlikte, inkâr edilmemesi gerekir; çünkü gerçekten yaşadığımıza, hayatın ve zihnin yasalarına uygun şekilde, hayatın, eğer ressamsak atölye hayatının ve sanatçı çevrelerinin sıradan unsurlarından onları aşan bir şey çıkardığımıza dair bir kanıttır.”
sf. 418 – 419