DANTE VE İSLAM | ISLAM and the DIVINE COMEDY | MIGUEL ASIN PALACIOS
(1871 – 1944 )
Selâmlar Değerli Kitap Dostları!
İspanyol oryantalist olan Palacios bir papaz olup Madrid Üniversitesi’nde Gazali üzerine doktorasını verip aynı üniversitenin Arapça Kürsüsü’ne atanarak akademik kariyerine başlamış. İbn Hazm, İbn Meserre, Gazali gibi isimler üzerine çalışmalar yapıp metinler yayınlamış ve bu sayede sahasının önde gelen ismi olmuş. Adını tüm dünyaya duyuran eseri ise Dante ve İslâm!
Şimdi efendiiiim, bu girizgâhı boşuna dökmedim buraya. Böyle ses getiren bir eserin sahibinin didik didik araştırma yapıp, karşılaştırmalarla önümüze koyduğu bilgileri,
1- işkembe-i kübradan atmadığını,
2- konusuna hakim olduğunu,
3- pek çok açıdan ele aldığını vurgulamaktır maksadım.
Tepki alacağını bile bile böyle bir konuya el atmak bile takdire şayan bence. Gerçi kitabın sonunda, din kardeşlerinin gönlünü almaya çalışan cümleler zikretmiş ama bu ortaya koyduğu çalışmanın değerine halel getirmez zannımca.
Sevgili Okurlar; öncelikle size bir itirafta bulunmam gerek. Eğer bu kitabı bir müslüman yazmış olsa idi, vereceğim tepki aynen şu olurdu: “yok artık daha neler, öküz altında buzağı arıyor olmalı” derdim, net! Fakat kişinin koyu dindar bir papaz ola ola böyle bir çalışma yapması samimiyetle ilgimi çekti.
Peki bu kitabı nasıl oldu da aldım? Bunca yıllık yaşamımda Kadıköy’e giderim. Aradığım bir kitabı sormak için ilk kez İmge Kitabevi’ne gittim. O kitap yoktu. Kitap raflarını epey inceledim, çoğu roman başka kitaplar aldım. Bir de deneme bölümüne bir göz atayım derken bu kitap çıktı karşıma. Arkasını okudum, ilginç geldi sonra “beni aşar, ağır galiba” diyerek rafa geri koydum ve kasaya gittim. Ödemem için, görevli kitapları okuturken benim aklım hâlâ Dante ve İslâm kitabındaydı inanın. Görevliye beklemesini söyleyip, gittim ve kitabı raftan aldım. İyi ki de almışım. Bu kitabı okumak 18 günümü aldı. Değer miydi? Benim açımdan EVET değerdi!
Size kitabı özetlemeyeceğim. Fakat ana hatları şöyle: Temel karşılaştırma Dante’nin İlahi Komedya’sındaki Gece Yolculuğu (Isra) ve Göğe Yükselme(Mirac) ayrıca Cennet ve Cehennem tasvirlerinin izlerinin daha doğrusu motifler dahil pek çok benzerliğin, Endülüslü mutasavvıf İbn Arabi’nin 31 senede tamamladığı başyapıtı olan 18 ciltlik alegorik eseri FÜTÛHÂT-I MEKKIYYE ‘den ( Mekke İlhamları), daha sanatsal donanımla sentezleyerek kopya edildiği üstüne kabaca. Keza bu benzerliğin yani İbn Arabi’nin eseriyle benzerliğin, İbn Tufeyl’in Hayy bin Yakzan adlı eserinde de olduğu dipnot olarak düşülmüş. Tüm detaylar özel dipnotlarla karşılaştırılarak aktarılmış. Sebep-Sonuç ilişkileri, toplumsal ve tarihsel olaylarla gayet net olarak desteklenmiş.
Peki nasıl olmuş bu benzerlik, kopyalama? Elbette toplumların iki taraflı etkileşimi ile. Bu konuda Türkiye’de mevcut olan tek makaleyi yazan toplumbilimci Hilmi Ziya Ülken çok güzel açıklamış. Zaten kitabı okuma sürecinizde biraz kafa yorarak siz de bu sonuca gayet rahat varabilirsiniz. Çok sistematik çalışılmış çünkü🏅
Daha fazla kafanızı karıştırmak istemiyorum. Kişisel olarak öğrendiğim pek çok şey var bu kitapta. Sadece not ettiğim kitaplar değil tarih ve toplum anlamında da oldukça doyurucu idi👌Çok çok memnunum okuduğuma.
🔍Peki herkese önerilir mi? Hayır!
🔍Kimler okusun peki? Net cevabım şudur: İlahi Komedya’yı okumuş ve bu konuda ileri okuma yapmayı göze alanlar okusun.
🔍Dante ve İslâm’ı okumamak kayıp mı?Cevap kişiye göre değişir bence.
Kitaptan alıntı olarak sadece, yayıncının önsözünde ve Hilmi Ziya Ülken’nin makalesinde vurguladıkları ve benim de çok önemsediğim iki cümle paylaşıp veda edeyim.
Şevkim ve sevgimle ilettim bu özel kitabı. Sürç-i lisan ettiysem affola. Sağlıkla, sevgiyle ve daima kitaplarla kalmanız dileğimle🙏❤📚
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
📌Yayıncının önsözünden: “… bu konularda evrensel bir bakış açısına sahip olabilmeli, toplumlar arasındaki alışverişin iki yönlü olduğunu belki de daha sık ve kuvvetle hatırlamalıyız.” (sf.14)
📌”Bir eserin mevzuu, hatta fikir bakımından ne kadar sarih kökleri olursa olsun, onu yükselten taraf eserin kendi sentezi ve kendi sanat kıymetidir.” (sf.384) Hilmi Ziya Ülken