Yeniden Doğmak İçin Bir Bitki Çayı Alır Mıydınız? | La Piccola Erboristeria di Montmartre | Donatella Rizzati (1973)
Selâmlar Sevgili Kitap Dostları!
Bu kitap şahsıma verilmiş doğrudan bir mesaj mı bilmiyorum. Sanıyorum yaşadıklarımdan ders almamış olacağım ki evren böyle zarif uyarılar yolluyor bana. Üstelik şu cümleyi de tokat gibi yüzüme aşkediyor:
“En büyük yetenek sınırları, yargıları, tiplemeleri, korkuları aşarak her durumun yüzeyinin ötesine bakabilmeyi bilmektir.”
Tepeden inme bir giriş oldu farkındayım, affola🙏 Geleyim mevzuya.
Bundan aylar önce kronik ağrılarına çare olur umuduyla yaşı ilerlemiş annemize Homeopati uygulaması yaptırmıştık. Bu bir süreç ve bitki bazlı bir alternatif tedavi. Bu tedaviyi uygulayan hanım ile sohbet ederken, nasıl homeopat olduğunu sorduğumuzda; “Atlıkarıncada Bir Tur Daha isimli kitabı okurken bu konuyu hemen araştırdığını ve Türkiye’de eğitim veren kurumu bulduğunu ve eğitim için kaydın son gününü yakaladığını ve böylece başladığını anlattı. Bir kitaptan etkilenip böyle bir eğitime başlamak çok garip gelmişti bana. Bu arada bu eğitim öyle kolay bir eğitim değil, epey ağır bir süreç, kuzenlerimden biri de o eğitimi alıyor, oradan biliyorum.
Şimdi diyeceksiniz ki “aldığın ders bunun neresinde?” Kitabın kendisinde efendim! Çünkü bu kitap da Natüropati (bitkilerle alternatif tedavi) ile ilgili olup, ilave olarak gözdeki iris tabakasından kişinin köklerini ve hastalıkları tespit edebilen kadim uygulama İridoloji ile ilgili. İşin içine Reiki de giriyor.
Yani demem şu ki; börtü böcük, doğanın florasıyla işi olmayıp, bitki çaylarına burun kıvıran ben, “Natüropati eğitimi alsam mı” derken yakaladım kendimi. Yaa işte böyle!
Güzel ve dokunaklı bir kurguya başarılı bir şekilde yedirilmiş bu bilgiler. Tarifler ve bilgiler de var içinde. Atmasyon sanmayın uzmanlardan destek alınmış. Bilgiler mevcut en sonda. Bendeniz aşka gelip, eşimle Bach Çiçekleri’nin Türkiye şubesinin peşine düşüp Karaköy’deki yerini bile tespit ettik. Öyle Google Map değil sadece bildiğiniz tabanvay da gidip gördük ama kapalıydı tabiki tatilden sebep.
Neyse esas kızımız Viola tıp fakültesi 2.sınıf öğrencisiyken, Natüropati ile ilgili bir ilan görür. Kardiyolog babasının hastalarıyla iletişimini de ruhsuz bulduğundan, aldığı eğitimi bırakıp alternatif tıp için Paris’e gitmeye karar verir. Aile karışır ama İtalyan kızımız vazgeçmez bu eğitimi alır sonra evlenir. Eşi Michel ise İridoloji uzmanıdır. Karısının geçmişi ile ilgili sıkıntıları olduğunu iris muayenesinde tespit eder. Ama Viola bu konuya pek ilgi duymaz. Bir süre sonra eş ölür. Viola herkese tepkili gene Paris’e gider. Daha önceden tanıdığı bir aktar olan Gisele ile çalışmaya başlar bu arada devreye ilginç, karmaşık dilbilimci Romain girer. Sonrasını okursunuz belki çünkü roman gidiş-gelişler ile buradan başlıyor. Dostluk, yardımlaşma, sağlık, aşk, aile sırları, sürpriz gelişmelerle örülü akıcı bir kurgu. Lâkin Viola’nın derin mi derin kendi ruhsal sıkıntıları varken danışanlarına nasıl faydalı olacağı konusunda epey endişe ettim cidden ve merakla okudum. Hüzünlendim, bilgilendim ve sevdim. Bach Flowers ile tanıştım daha ne olsun!
Özel konular da içeren bir kurguyu akıcı bir şekilde başarıyla çeviren Sevgili Eren Cendey bir teşekkürü hakediyor bence. Okuma zevkimi öldürmediği için kendisine minnettarım. Ben keyif alarak okudum ve sevdim. Hiç aklımda yokken adı ilgimi çekmişti, eh çevirmen de iyi olunca alıp bayramda misafir arası okuyayım demiştim; iyi yapmışım yahu 🙂 Bi’ değişiklik isterseniz okuyunuz derim.
Sevgimle ilettim. Sağlıkla, huzurla ve hep kitapla kalınız!
💫💕💫📚Alıntılar:
🌸”Çiçek terapisinin dayandığı felsefi kurama göre, insan bu dünyaya bir ders öğrenmek için gelir ve doğduğunda içinde iki ilke barındıran bir kişilik üstlenir: aşması gereken bir kusur ile güçlendirmesi gereken bir erdem. Bizler ruhun rehberliğiyle bu iki hedefe ulaşma derecesine yükselmeliyiz. Eğer kişilik ruhun etkisinden koparsa o noktada uyumsuzluk yani bir çatışma doğar, bu da bir rahatsızlık durumuna neden olur; işte, ancak uygun bir çiçek, kaybedilmiş olan O dengeyi yeniden sağlayabilir…”
sf.69 #BachÇiçekleri
🍀”Bilseydim, sen bana söyleseydin, ben sana kulak verseydim. Eğer, eğer… Uzun, yoğun, sonsuz, aşk dolu bakışmalar. Ve sonra o tatlı mı tatlı gözler, onlar aracılığıyla benim de dünyaya bakmama yarayan, dünyaya açılan pencereler olan gözler, asla, en son anda bile korkudan titrediğini görmediğim o gözler kapanıverdi. Demek ki aşkın ölümü buymuş. Hafif bir hava hissi. Bir renksizleşme. Oturmak ve bedeni hissetmemek. Geri gelmeyecek bir ana demir atmış düşünce. Ve bundan sonra yarınlar ve dünler değil, sadece öncesi ve sonrası olacağının idraki. Ve uyku seni unuttuğu için uyanık kalmak. Ve bir yabancının umursamaz bakışlarıyla yaşayan bedenin robotlaşmasına tahammül etmek. Istırap tahmin ettiğim ya da romanlarda okuduğum gibi değildi. Soğuk, beyaz ve tatsız bir şeydi.” sf.133-134