YABAN ÖRDEĞİ | THE WILD DUCK | HENRIK IBSEN ( 1828 – 1906 )
Selamlar Sevgili Okurlar,
Bir #Ibsen oyununu daha bitirmenin mutluluğu içindeyim. Aman yanlış anlaşılmasın, bu mutluluk hali, bir eserini daha tanımış olmaktan kaynaklı yoksa #yabanördeği oldukça sarsıcı bir oyun oldu benim açımdan. Daha önce okuduğum Nora, Bir Bebek Evi ve Hedda Gabler oyunlarından farklı olarak bu oyunda cidden ters köşe oldum.
“Eleştirel gerçekçi tiyatronun en önemli temsilcisi sayılan Ibsen, yazarlık yaşamı boyunca gerçeğin savunucusu olmuş, gerçekliği deşerek yaşamdaki yalanları ortaya çıkarmaya kendini adamış.” diyor kaynaklar. İyi güzel de Yaban Ördeği’nde bunun tersini yapmış ve başka bir pencere açmış.
Nasıl? Sıkı durun… Gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışan, “ideal çağrıları”yla gerçeğin peşine düşerek felaketlere sebep olan “yobaz kafalar” çıkarmış karşımıza! Şaşırdınız mı? İşte Yaban Ördeği diğer oyunlarından bu yönüyle bir farklılık içeriyor. Sarsıcı bir de sonu var. Önce gayet sıradan başlayan oyun gittikçe derinleşerek okuyanı içine alıyor ve sizi tıpkı bir enik gibi – tam da böyle hissettim inanın, o yüzden benzetmeyi mazur görün lütfen -ensenizden tutup öyle bir yere getirip bırakıyor ki kırk katır mı kırk satır mı diyerek çıkın çıkabilirseniz yaşadığınız duygu ve yaşam yumağının içinden! Abartmıyorum… Kendimize demir leblebi sorular sorduran bir oyun yazmış Ibsen kendisiyle çelişmek pahasına. Haa unutmandan belirteyim, bu oyun aynı zamanda sembolik ya da “simgesel gerçekliğin en önemli örneklerinden biri olma özelliğine de sahip”miş. Yani Yaban Ördeği, hem gerçek anlamıyla hem de metafor olarak yer alıyor oyunda.
OKUYU OKUYUN OKUYUN…. Daha fazla birşey yazmamak için kendimi tutuyorum bakın, kıymetini bilin olur mu 😊 Yoksa detaya girersem oyunun vuruculuğunu hissedemezsiniz canım okurlar. Sizi sevdiğim için bu kötülüğü yapmıyorum. Ancak şu muhteşem cümleyi ipucu ve tadımlık olarak kabul buyurunuz:
“Sıradan bir insanın hayatında inandığı yalanları elinden alırsanız, onun mutluluğunu da elinden almış olursunuz.” sf.106
📚Bu Ibsen merakı ne taraftan esti derseniz, hemen belirteyim. İlk tanışmam üniversite yıllarında Nora, Bir Bebek Evi oyunuyla oldu. Aradan yıllaaaar geçti. Bu yıl Sayın Prof. Cevat Çapan Hocamızla Dünya Edebiyatı Eğitimi’ne katılmıştım. Aydınlanma ve Devrimler Çağı’nda Edebiyat kapsamında Hedda Gabler oyunu özelinde genel Ibsen bilgisine sahip olmuş oldum. Bir Bebek Evi’ni yeniden okudum. Derste adı geçen diğer oyunları da not almıştım ki Yaban Ördeği onlardan biridir. Tarzını sevdiğim için diğer oyunlarını da aldım yavaş yavaş okumaya devam edeceğim.
Ibsen okuyacaklar için, ders notlarımdan iki bilgiyi paylaşmak isterim:
1- Ibsen’in oyunlarında “para” çok önemli. Hemen bütün oyunlarında dolaylı ya da doğrudan karşımıza çıkarmış. Çünkü varlıklı bir aileyken babası iflas etmiş ve sıkıntı çekmişler.
2- Yine oyunlarında “gayrimeşruluk” önemli bir vurguymuş. Çünkü kendisinin de gayrimeşru bir çocuğu varmış ve 14 yıl boyunca çocuğunun annesine yardım için çalışmış.
Neyse burada keseyim, Henrik Ibsen ile tanışın ve tiyatro okumayı da sevin diyorum. Bendeniz diğer oyunlarını da kütüphaneme kattım yavaş yavaş okuyacağım.
Sevgimle, sarsılmış ve beni deli sorulara sevketmiş ruh halimle ilettim. Her daim kitaplarla kalınız efendim…