Bir Sürekli İlkbahar | Essais | Louis Aragon ( 1897 – 1982 )
Selâmlar!
Önce kapağı sonra yazanı ilgimi çektiği için, tesadüfen aldığım ve zevkle okuduğum bir kitap oldu Bir Sürekli İlkbahar! O kapak nasıl sevilmez ki meğer Renoir’ a aitmiş🎨
Louis Aragon, iki Lenin ödüllü ilginç bir şair. Ölene dek militan bir komünist olarak kalmış ama ülkesi onu Legion d’honneur ile de ödüllendirmiş. Bizim ülkemizde böyle bir şeyin mümkün olamayacağını kendi değerli şair ve yazarlarımızdan biliyoruz değil mi? Ne acı!
Aragon’un 8 denemesi var bu kitapta, biri “Nazım Hikmet İçin” başlığını taşıyor.
Bazı bölümlerde metin detayları verilerek, yazılan eleştirilere cevap vermiş. O yüzden teknik ile söylemleri bir miktar sıkabiliyor okuyanı.
Prag Söylevi, Charles Üniversitesi’nce onursal öğretim üyeliği belgesi verilişinde, 6 Eylül 1962’de Prag’da yaptığı komuşmadan. O konuşmanın eleştirmenler ile ilgili bölümüne ba-yıl-dım👌Keza, Okutmak başlıklı bölümü de 13 Aralık 1958’de, Stains Belediye Kitaplığı’nın açılışında yapılan konuşmadan. Kendi çocukluğundaki okuma aşkından, roman sanatının ne olduğuna dair söylediklerine de bayıldım.
Nazım Hikmet İçin bölümünde ise hüzünlendim ve aynı zamanda gurur duydum. N.Hikmet’in ölümünden üç gün sonra 6 Haziran 1963 yılında yazdığı yazıyı şöyle bitirmiş:
“Hapishane dışında öldün, bu da bir şey. Ama öldün. Bu düşünceye alıştıracağız kendimizi. İnsan Manzaraları’nı sensiz kafamızda canlandırmaya çalışacağız… Senin deyişinle, manzarayı, şu ‘uçsuz bucaksız hayat’ ı ağacın biri olmadan tasarlamaya uğraşacağız…” sf.80
Sevgili okurlar, meğer şu minnak kitapta ne hazineler varmış!
📚Alıntılara geçmeden kitabın çok çarpıcı son cümlesiyle bitireyim yorumu:
“Bütün dünya cayır cayır yanarken ‘ateş insanı yakmaz’ demenin hiçbir anlamı yoktur.” diyor Louis Aragon!
Sevgimle ilettim efendim ❤📚Sağlıkla, esenlikle ve hep kitapla kalınız📚🌼
🌷”Eleştirmen de, yazının yaşamasına engel olmaya kalkmadıkça, yaşama hakkına sahiptir. (…) eleştirmen insanları okumaktan soğutacak, yazarlardan nefret ettirecek gerekçeleri sıralayışındaki ustalıkla değil, özellikle yazılmış kitapların anlaşılmasına yardım edişiyle sivrilmelidir. (…) Onlar kendilerine üzücü bir uğraş seçmişler, bense onlara daha soylu, daha geniş bir iş öneriyorum: Sevdirmeyi bilmek; buysa, onlardan daha büyük bir yetenek ister, karşılığında en büyük mutluluğu getirir: Sevmeyi bilmek.” sf.13
🌷”Ve eğer bizi alıp kendi ilkbaharımıza götürebiliyorlarsa, okuduğumuz sözcüklerde nasıl bir etkililik, nasıl bir büyü var demektir…” sf.35
🌷“…çocukluğumdan beri hiç değişmedim. Beş dakika boş kalsam, hemen bir kitap açıp okumaya başlarım. Her gün bütün gazeteleri okurum. Doğrusu benim için bir uğraş, yazarlığımın bir yanı haline geldi bu. Bunca okumasaydım, bu kadar çok yazamazdım. ” sf.58
🌷”Romanın insanları yetiştirip eğitişi, içinde pek güzel, son derece arı sevda öykülerinin bulunuşundandır. Evet, kadınla erkeği birleştiren, yaşamın en yüce kaynağı olan seviyi bunca sık ele almış olması ve yüceltmesi romanın en büyük erdemlerinden biridir Romanların insana kötü düşünler aşıladığını mı söylediniz? Haydi canım, yalnız kafası zaten kötü düşünlerle dolu olanlara belki.Romanlar, yolculuklara benzer, gençlere kişilik kazandırırlar.” sf.62-63
🌷“Şiirim, tıpkı romanlarım gibi, gerçekçidir. (…) Şiirdeki eğretilemeleri alıp şöyle azıcık eşelediniz mi, altta hep kesin bir gerçekle, bir olguyla karşılaşırsınız.” sf.82
🌷”Okurken yaşadığımız, okuyanın yaşamı içinde akıp giden, bu yaşamı kendi ormanına, kendi kolhozuna katan kitaplar yazmayı erek edinen bu sanata ‘toplumsal gerçekçilik’ diyoruz.” sf.97