BERBER | TAYFUN PİRSELİMOĞLU 

BERBER | TAYFUN PİRSELİMOĞLU

Kimin gerçekten kim olduğuna karar vermek hakikaten kolay bir iş değildir.” sf.64 

cümlesi bence kitabın özeti olmalı.

İlk defa okuduğum bir yazar Tayfun Pirselimoğlu. Diyaloglara yer verse de, bir tetikçinin çokça iç monologlarıyla akan bir kurgu. Sıkmadan, merak duygunuzu canlı tutarak kendini okutan – arka kapakta ifade edildiği üzere- “bir kara roman” Berber. 

Kimin kim olduğunu bize tanıtan, geçmişe dönük bilgileri ve düşüncelerini bize aktaran anlatıcı tetikçi. 252 sayfalık romanın ilk 150 sayfasında bir insan robot var sanki karşımızda. Sonrasında neler oluyor da; 

Hayatımda ilk defa dayanamadığım ağırlıkta bir vebalin altında ezildiğimi, ufalandığımı, parçalandığımı hissediyordum;” 

cümlesini kurar hale geliyor?

Başkasının hayatı ya da kendimizinki; her şey anlaşılmaz, mana kondurulamaz bir ana mı bağlıydı? Ya da her acı, her hüzün, her sıkıntı, her dert, her günah bir haznede birikiyor ve son bir damlayı mı bekliyordu?” 

Acaba o duygusal cümleleri söyleten duygusal eşik, bu cümlelerde mi gizli? Nasıl çalışıyor katil- anlatıcı? 

M kodlu, o ölünce N kodlu kişilerden, bir fotoğraf eşliğinde küçük bir bilgi / görev kâğıdını teslim alarak hatasız yerine getiriyor bu görevi ve güven sağlıyor. Çok soğukkanlı. Duygu ya da ilgi namına tek belirtisinin, bir düğünde tanıştığı Meryem’e karşı olduğunu görüyoruz. Peki n’oluyor da bu soğukkanlı tetikçi kendini sorgular hale geliyor? Okursanız öğreneceksiniz 😉 

Satır aralarında anlıyoruz ki tetikçinin babası da, berber görünümünde bu işlerin içindeymiş. Hatta bir bölümde Bay M’yi babasıyla özdeşleştiriyor. Önceleri ufak tefek, sıradan kişilere yönelik cinayetler işlerken, kurgu akarken iş artık kariyer odaklı, ses getiren siyasi cinayetlere dönüşüyor ve gazetelere haber oluyor. 

Böylece yorumun girişinde yazdığım cümleye geliyoruz buradan: 

Kimin gerçekten kim olduğuna karar vermek hakikaten kolay bir iş değildir.” 

Öyle pis bir döngü ki, öldürmesi talimatı verilen adama hizmet eder hâle geliyor. 

Komiser Kolombo gibi buruşuk pardösülü Bay M, sürekli hava durumu okuyan ve felaket tellallığı yapan spiker, benzer yüzük takan bir güruh, Zeki Müren’in şoförü, Milli Şahlanış ve İtibar Partisi ile Hamle ve İstikrar Partisi ve tekmili birden akıcı bir kurgu. 

Ben bu romanı, kirli siyaset eleştirisi olarak algıladım ve bir katilin bakışından verilmesi ilginç geldi doğrusu. Ve o katilin hissettiği duygusal inişleri çıkışları siz de gayet net hissediyorsunuz. Sonunu tahmin ettiğimi sandım, yanıldım yahu 🙈 Ummadığım taş başımı yardı diyelim😃 

Şekil olarak, kısa bölümler halinde yazılmış olması hem okuma kolaylığı sağladı hem de okuma hızını artırdı. Zaten merak ediyorsunuz ve hoop bitivermiş oluyor. Gerilim okumayı özlemişim. Sevenlere önerimdir efendim… 

Sizi, siyasi ortamın çerçevesini çizen bir alıntıyla baş başa bırakıp kaçayım 🙋🏻‍♀️

Bu ağır hava memleketin üzerini bir şal gibi saran bulaşıcı, yapışkan, azar azar artarak kendisini hissettiren sanki müebbet bir yeisle gelmişti. Bu kış bildiğimiz kışlardan değildi; başka bir şeydi. İnsanlar tuhaflaşmıştı; korkuyordu ve neyin neden olduğunu bir türlü kestirmiyorlardı. Bu idraksizlik halleri; soru soramamaları, sorsalar bile cevaplarla ilgilenmemeleri, makul olanla deliliği, doğruyla yanlışı ayıramamaları bir fıtrat meselesi olmaktan çok bu kışla ilgiliydi. Bu kışla birlikte bir “şey” de gelmişti.” sf.149

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s