Tuhaf Bir Erkek | A Weirdy Man | Leylâ Erbil 📚
“(…) her hainde, rezilliğe susamışlık olması mümkündür.”
diyen bir e.m. cioran alıntısıyla başlayınca birinci bölüm çürümenin kitabı’ndan; neyle karşı karşıya olduğumuzun işaret fişeğini de almış oluyorsunuz okur olarak.
Tuhaf Bir Erkek, okuduğum dördüncü Leylâ Erbil kitabıdır ve son olmayacaktır, önce bunu belirteyim. Bu kitabı, sistem ve toplum eleştirisi açısından ve ülkemiz özelinde daha net, belirgin ve “adrese teslim” eleştiri olarak yorumladım açıkçası.
Öyle kibarcık değil – Erbil tarzına göre gayet demir yumruk bir şiir-metin şeklinde akıcı kaleme alınmış. Tanıdık gelen isimler de zikredilerek araya okurla sohbet tarzı da konarak kimi zaman kahkaha attıran sonra da
“bunca gorgo bataklığından sonra / bu ziynet konusuyla/ ferahlık getireyim içinize biraz / sevgili okurlarım/ yok unutmam/ anlatacağım / o tuhaf erkeği size…”
diyen mısralarla gönlünüzü alıyor.
Neden mi? Az önce okuduğunuz mısralardaki “gorgo” dikkatinizi çekmiştir illâki , kim bu diye… Efendim gorgo, temsili tüm faşistlerdir ve bu kitap tam bir faşizm eleştirisi ve tepkisidir.
Sadece toplumsal hayatta değil, anlatıcının kendi yaşamındaki sevgilisi/ kocası bakımından da. Çünkü anlatmaya çabaladığı “o tuhaf erkek” aslında hepimizin çevresinde olup mücadele ettiklerimiz, az ya da çok farklı şiddet derecesinde.
Ben çok sevdim bu kitabını da, daha doğrusu Leylâ Erbil kalemini. Katılın ya da katılmayın, Türk edebiyatında farklı bir duruşu olduğu ve bundan hiçbir tatlı söz ve ödül için ödün vermediği için de ayrıca saygı duydum doğrusu.
Bu metinde hem yergi var hem umut var. Çok sevdiğim satırlar / mısralar oldu kimi tatlı kimi acı, lakin doğru ve gerçek – yaşadıklarımız…
“korkmuş beyin efendisine sığınır” az laf mı sizce?
Ya da “ah ah insan aklı / ne güzeldir allahım! / hem küstah hem zavallıdır ” cümlesi neler neler anlatır.
“yakınmak bir âcizliktir / baskıya karşı / aslolan eylemdir” derken kurgunun içinde de eylemlerin insanlarından tanıdıklar vardır.
Böyle ciddi cümleler akarken kendinizi birden, örneğin eşekarılarından, pırlanta ve elmaslardan bahseden satırları okurken bulursanız, şaşırmayın sakın😃
Diyorum ya size çok farklı bir üslubu var diye… Yani okuyun diyorum, okuyun yahu… Bırakın kimin ne dediğini , siz kendi deneyiminizi yaşayın. Vee kafanızdaki kalıpları kırın…
“insan yüceliğini engelleyen onca entrikayla yetişmiş insana inanılır mıydı,,, insan kandırılmıştı,,, pespayeleştirilmişti,,, bütün suç emperyalizmin kapitalizminde miydi yani,,, öyleyse insanlar ne zavallı bir dünyayla boğuşmaktaydılar,,,” cümlesi acı bir tespitle canımızı yaksa da
“bütün acılara karşın / hayat/ içimize bir nota bırakır ya / en bitik günümüzde / direnme notasını / bir zarfa mı koyar / bir deniz çırpıntısıyla mı/ savurur / yüzümüze / neşe üşüşür hayatımıza/ birden/ güç aşılar / iyi güçtür/ baş eğdirmeyen / umut / altın kafesinden / çıkıverir / dolaşır tepemizde/”
dizeleriyle de çıkmadık candan umut kesilmeyeceğinin de haberini veriyor Sayın Erbil. Daha n’olsun; işte hayat böyle bir şey diyor…
Hayatınızdaki / hayatımızda gorgo’lar defola, umutlar hep ola diyorum.
Sevgimle ilettim, elçiye zeval olmazmış 🌹😊