ÇÜRÜK ATLAR ÇÖPLÜĞÜ | IŞIL BAYRAKTAR
Selâmlar!
Eylül başında #çantamdakikitabım kapsamında benimle gezinen öykü kitabımı daha fazla dolaştırmamak için bu ay bitirmeye karar vermiştim ve #okudumbitti tabiki… Nerden başlasam, nasıl anlatsam;
“Yalnızlığım , pusu kurmuş, beklemekte” diye bir şarkı sözü var ya hani; işte bu öyküler de öyle envai çeşit, ısıran, acıtan, uykusuz, huysuz, yabanıl, kalabalıklarda yalnız, makineleşmenin getirdiği yabancılaşma – robotlaşmaya isyan, yükseldiğinde alçalmanın mayınlı tarlası , ve daha bir sürü insanlık hallerinin, doğumdan ölüme , pardon , ceninden tabuta hayat denen “yalan dünya”da, üstünde sörf yapmak zorunda kaldığımız psikolojik tsunami hallerimizi, o duyguları hissettirerek öyküleştirmiş yazarımız.
Geçen gün paylaşmıştım ya, Kudüs kitabımla bu kitap epey bi suyumu sıktı benim diye 🙂 işte o derece içimize ayna tutup dışımıza çıkarıyor o içteki haykırışları. Nasıl yani? E bazen uykusuzluğunla sohbet ediyorsun meselâ. Bazen ofiste çalışırken hooop gelenler geliyor, söküyorsun klavyeyi bilgisayarı, atıyorsun camdan aşağıya ; ohhh miiisss gibi , nasıl bi rahatlık diyorum, ama yazar başka türlü demiş valla , azcık delilik sınırlarında geziniyor hikâye.
En çok da kurgusunu sevdim. Cenin ile başlıyor cenine bağlanıyor ve arasını, doğmadan yaşatıyor adeta; diyor ki “bak böyle bir hayat burası” – yok bunu da ben dedim cânııım efendim 🙈
Yazarın dediklerinden tattıracağım size azıcık ama geri kalanını arzu ederseniz okumanız gerekecek tabiki.
Yine de uyarayım; bu öyküleri sıkıntılı olduğunuz bir dönemde okumayın. Ancaaak, ben “teflon okur” grubundayım, etkilenmem öyle kolay kolay diyorsanız, hay hay buyurun her durumda okuyunuz efendim. Amaaa… benim gibi “sünger okur” grubundaysanız , o zaman uyarımı dikkate almanızda fayda var…
Eh elçiye zeval olmazmış, dedim diyeceğimi. Şimdi sözlerimi alıntılarla kesip müsaadenizi isteyeyim…
Ama bi dakka lütfen! Yayınevine bir sitemim var: Sevgili NotaBene Yayınları… İnsan kendi çıkardığı kitabın bi fotosunu instagram hesabında hiç mi paylaşmaz yahu. Aklım sırrım ermedi bu işe. Baktım ama göremedim…
Sitem kısmı burada bitiyor 🙂
🙌👍💚📚Güzel ve keyifli bir haftasonu diliyorum herkese!
✏”Bizler bisikletlerinin sepetlerinde yalnızlıklarını taşıyan kadınlardık. Ben o kadınlardan biriydim.” sf.43
✏”Geçmişin değişen sözcüklerinin ilerlediği yollara sözcüklerimi serptim. Bugünün beni anlamayan sözcüklerinin kenarına kendi sözcüklerimi yazdım. Geleceğin beni korkaklıkla suçlayan sözcüklerinin tam içine “Korkmuyorum ” yazdım, kendi sözcülerimle.” sf.53
✏”yabancılık, ancak ona aşina olur hale geldiğimizde hayatımızın bir parçası olup, her yere taşınır ve biz tüm bunları dışarıda aramaktan vazgeçeriz.”
✏”Sen şimdi, gözlerin açık kendine bakıyormuşsun.”
✏”Okuduğum kitabı rafa kaldırmayı es geçtiğimi fark ettim etrafa bakarken. Okuyacağım bir kitapla yan yana duruyordu yastığın hemen dibinde. Sanki bu şekilde bile uykumun ve uykusuzluğumun resmi gibiydiler.” sf.65
✏”Okuduğum kitaba uzandı elim. Rafa kaldırdım. Şimdi onu okumuş olmamın bir anlamı vardı. Okunma kategorilerimden biri kitaptan izlerse, bir diğeri raflarımdaki izlerdi çünkü.” sf.66
✏”Etrafta benimle konuşan insanlar vardı. Ben de konuşuyordum, sesimi duyuyorlardı ancak söylemek istediklerimi duymuyorlardı. O zaman konuşmanın da bir anlamı yoktu. Anlamsızlığın ortasında kalakaldım. Canım acıyordu.”
✏”Çürük atlar çöplüğünde zaferini ilan eden bu yaralı at, at yarışını anlatıyor size. Çünkü şimdi sadece bir izleyici ve anlatıcıyım. Hep olmak istediğim gibi.” sf.107
✏”Tüm yaşlardan alıp alıp üstüme giydim, geçmişim, geleceğim ve bugünüm arasında yolculuğa çıktım.” sf.124